el-beḣiṡ ~ اَلْبَخِصُ

Kamus-ı Muhit - البخص maddesi

اَلْبَخِصُ [el-beḣiṡ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Şol hayvân memesine denir ki etleri ve damarları çok ola; yukâlu: ضَرْعٌ بَخِصٌ أَيِ الْكَثِيرُ اللَّحْمِ وَالْعِرْقِ Ve sütü zor ve şiddetle çıkan memeye denir; yukâlu: ضَرْعٌ بَخِصٌ إِذَا كَانَ لاَ يَخْرُجُ لَبَنُهُ إِلاَّ بِشِدَّةٍ

اَلْبَخَصُ [el-beḣaṡ] (bâ’nın ve ḣâ-yı muʹcemenin fethiyle) Ayağın etine denir ki murâd taban etidir. Ve devenin bakanağına denir, فِرْسِنُ الْبَعِيرِ [firsinu’l-baʹîr] maʹnâsına. Ve elde parmak diplerinde olan etlere denir ki aya tarafında vâkiʹdir. Ve şol ete denir ki fâsid ve tebâh olmakla baʹzı yerinde beyâzlık ʹârız olmuş ola. Ve gözlerin üst ve alt kapaklarında olan yumru ete denir ki şiş tarzında olur; baʹzı kimsede pek ziyâde olur. Ve

بَخَصٌ [beḣaṡ] Masdar olur, göz kapakları pek etli olmak maʹnâsına; yukâlu: بَخِصَ الرَّجُلُ بَخَصًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ أَبْخَصَ Kâle’ş-şârih ve yukâlu: فِي عَيْنِهِ بَخَصٌ وَبَخِصَتْ عَيْنُهُ

اَلْبَخْصُ [el-baḣṡ] (bâ’nın fethi ve ḣâ’nın sükûnuyla) Gözü oyup yağıyla çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَخَصَ عَيْنَهُ بَخْصًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَلَعَهَا بِشَحْمِهَا وَمِنْهُ مَبْخُوصُ الْقَدَمَيْنِ أَيْ قَلِيلُ لَحْمِهِمَا كَأَنَّهُ قَدْ نِيلَ مِنْهُ فَعَرِيَ مَكَانُهُ Yaʹnî “Tabanlarının eti azdır, gûyâ ki etlerinden alınmakla yerleri hâlî kalmıştır.” Kâle’ş-şârih قَدْ جَاءَ فِي صِفَتِهِ عَلَيْهِ السَّلاَمِ ḣأَنَّهُ كَانَ مَبْخُوصَ الْعَقِبَيْنِḢ أَيْ قَلِيلَ لَحْمِهِمَا

Vankulu Lugatı - البخص maddesi

اَلْبَخَصُ [el-beḣaṡ] (fethateynle) Ayakta olan et, لَحْمُ قَدَمٍ [laḩmu ḵadem] maʹnâsına. Ve deve tabanına dahi derler. Ve elde parmak diplerinde olan etler ki aya cânibindedir.

اَلْبَخْصُ [el-baḣṡ] (bâ’nın fethi ve ḣâ’nın sükûnuyla) Gözü yağıyla bile çıkarmak; tekûlu: بَخَصْتُ عَيْنَهُ أَبْخَصُهَا بَخْصًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَلَعْتَهَا مَعَ شَحْمِهَا Yaʹḵûb eyitti: بَخَسْتُ denmez sîn’le.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı