el-baṡr ~ اَلْبَصْرُ

Kamus-ı Muhit - البصر maddesi

اَلْبَصْرُ [el-baṡr] (نَصْرٌ [naṡr] vezninde) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَصَرَهُ بَصْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا قَطَعَهُ Ve iki meşin yâ sahtiyân kıtʹasının birbirine dikmek için kenârlarını bir araya getirip kavuşturmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَصَرَ الْأَدِيمَيْنِ إِذَا ضَمَّ حَاشِيَتَاهُمَا لِلْخِيَاطَةِ

اَلْبَصَرُ [el-baṡar] (bâ’nın ve ṡâd’ın fethiyle) Havâss-ı hams-i zâhirîden bâsıranın hiss ve idrâkinden ʹibârettir ki gözün görmesi taʹbîr olunur. Hâsse-i bâsıra ile şey΄-i manzûru idrâki olacaktır, hissü’l-ʹayn maʹnâsına ismdir. Cemʹi أَبْصَارٌ [ebṡâr] gelir.

اَلْبُصْرُ [el-buṡr] (bâ’nın zammıyla) Taraf ve cânib maʹnâsınadır. Ve her şey΄in ucuna denir. Ve pamuğa denir, قُطْنٌ [ḵuṯn] maʹnâsına. Ve kabuğa denir قِشْرٌ [ḵişr] maʹnâsına. Ve deriye denir, جِلْدٌ [cild] maʹnâsına; bunda bâ’nın fethiyle de câ΄izdir. Ve saht ve galîz taşa denir; bunda bâ’nın harekât-ı selâsıyla lügattir.

Vankulu Lugatı - البصر maddesi

اَلْبَصَرُ [el-beṡar] (fethateynle) Görmek için olan kuvvet ki gözde halk olunmuştur, hâssa-i basariyye maʹnâsına. Ve

بَصَرٌ [beṡar] Bilmek maʹnâsına da gelir, عِلْمٌ [ʹilm] gibi; yukâlu: بَصُرْتُ الشَّيْءَ مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا عَلِمْتَهُ Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوا بِهِ﴾ (طه 96)

اَلْبُصْرُ [el-buṡr] (bâ’nın zammı ve ṡâd’ın sükûnuyla) Bir nesnenin cânibi, taraf maʹnâsına. Ve fi’l-hadîsi: “بُصْرُ كُلِّ سَمَاءٍ مَسِيرَةُ كَذَا” ki murâd her göğün kalınlığın beyândır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı