et-te΄tî ~ اَلتَّأْتِي

Kamus-ı Muhit - التأتي maddesi

اَلتَّاْتِيَةُ [et-te΄tiyet] (تَأْدِيَةٌ [te΄diyet] vezninde) ve

اَلتَّأْتِي [et-te΄tî] (yâ-i vâhide ile ki aslı تَأْتِيٌّ idi yâ΄eynle ki تَفْعِيلٌ [tefʹîl] veznindedir) Bir nesnenin gelecek tarîkini ıslâh ve teshîl kılmak maʹnâsınadır; tekûlu: أَتَّيْتُ الْمَاءَ تَأْتِيَةً وَتَأْتِيًا إِذَا سَهَّلْتَ سَبِيلَهُ

اَلتَّأَتِّي [et-te΄ettî] (تَأَبِّي [te΄ebbî] vezninde) Bir işe hakîmâne sühûletle semt-i muvâfıkından teşebbüs eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَأَتَّى لِلْأَمْرِ إِذَا تَرَفَّقَ وَأَتَى مِنْ جِهَتِهِ Ve bir nesne kıyâfet bulup âmâde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَأَتَّى الْأَمْرُ إِذَا تَهَيَّأَ

Vankulu Lugatı - التأتي maddesi

اَلتَّأَتِّي [et-te΄ettî] (fethateynle ve tâ΄-i sânînin kesri ve teşdîdiyle) Bir nesne hâzır olmak; yukâlu: تَأَتَّى لَهُ الشَّيْءُ إِذَا تَهَيَّأَ Ve

تَأَتِّي [te΄ettî] Bir nesneye yolundan gelmeğe dahi derler; yukâlu: تَأَتَّى لَهُ أَيْ تَرَفَّقَ وَأَتَاهُ مِنْ وَجْهِهِ Ve

تَأَتِّي [te΄ettî] Bir kimsenin ihsânın ümîd edinip gelmeğe dahi derler; yukâlu: جَاءَ فُلَانٌ يَتَأَتَّى أَيْ يَتَعَرَّضُ لِمَعْرُوفِكَ

اَلتَّأْتِيُّ [et-te΄tiyy] (tâ’nın fethi ve hemzenin sükûnu ve âhirinde yâ’nın teşdîdiyle) Kezâlik bir nesneyi ıslâh etmek; tekûlu: أَتَيْتُ لِلْمَاءِ تَأْتِيَةً وَتَأْتِيًّا إِذَا سَهَّلْتَ سَبِيلَهُ لِيَخْرُجَ إِلَى مَوْضِعٍṠiḩâḩ’ta ve Ḵâmûs’ta vâki olan budur ve lâkin bâb-ı تَفْعِيلٌ [tefʹîl]den nâkısın تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezni üzere masdarı gelmek nâdirdir. Ve تَأْتِيٌّ [te΄tiyy] kelimesinin nâdir olduğuna zikr olunan kitâblarda taʹarruz olunmuştur. Kâle’ş-Şeyh er-Raḋî: أَمَّا إِذَا كَانَ لَامُ الْكَلِمَةِ حَرْفَ عِلَّةٍ فَإِنَّهُ عَلَى تَفْعِلَةٍ لَا غَيْرُ وَذَلِكَ بِحَذْفِ الْيَاءِ الْأُولَى وَإِبْدَالِ الْهَاءِ مِنْهَا لِاسْتِثْقَالِ الْيَاءِ الْمُشَدَّدَةِ وَقَدْ جَاءَ التَّشْدِيدُ كَمَا فِي قَوْلِهِ فَهِيَ تُنَزِّي دَلْوَهَا تَنْزِيًّا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı