اَلْأُوَمُ [el-uvem] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) Be-gâyet muʹâzzam ve mühvil gecelere denir; yukâlu: لَيَالٍ أُوَمٌ أَيْ مُنْكَرَةٌ
اَلْأَوْمُ [el-evm] (نَوْمٌ [nevm] vezninde) Susuzluktan derûn yanmak maʹnâsınadır; yukâlu: آمَ الرَّجُلُ يَؤُومُ أَوْمًا إِذَا اشْتَدَّ حَرُّ عَطَشِهِ Ve tütsü vermek maʹnâsınadır; yukâlu: آمَ النَّخْلَ وَعَلَيْهَا إِذَا دَخَّنَ عَلَيْهَا لِتَخْرُجَ مِنَ الْخَلِيَّةِ Ve susuzluktan feryâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: آمَ مِنَ الْعَطَشِ إِذَا ضَجَّ Ve bir nesneyi muhâfaza edip umûruna riʹâyet ve ihtimâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: آمَهُ إِذَا سَاسَهُ
اَلْأَيَمُّ [el-eyemm] (fethateynle) ve
اَلْأَوَمُّ [el-evemm] (vâv ile) Efʹal-i tafdîllerdir, imâmet husûsunda ahsen ve efdal demektir; mîm yâ΄ ve vâv’a mübeddeledir; yukâlu: هَذَا أَيَمُّ مِنْهُ وَأَوَمُّ أَيْ أَحْسَنُ إِمَامَةً
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı