el-cenib ~ اَلْجَنِبُ

Kamus-ı Muhit - الجنب maddesi

اَلْجَنِبُ [el-cenib] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Bedevî ve hayme-nişîn Aʹrâbdan şol kimsedir ki mihmân gelmek havfından nâşî yol ağızı olan semtten bir tarafa çekilip alargada ikâmet eder ola; yukâlu: رَجُلٌ جَنِبٌ أَيْ يَتَجَنَّبُ قَارِعَةَ الطَّرِيقِ مَخَافَةَ طُرُوقِ اْلأَضْيَافِ

اَلْجَنَبُ [el-ceneb] (fethateynle) ve

اَلْمَجْنَبُ [el-mecneb] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) Bir nesneyi itip yanına doğru çekmek maʹnâsınadır, yedek çekmek gibi; yukâlu: جَنَبَهُ جَنْبًا وَمَجْنَبًا اِذَا قَادَهُ إِلَى جَنْبِهِ Ve

جَنَبٌ [ceneb] (fethateynle) Davar kısmına ʹârız olan aksaklık gibi yürüyüş hâletine denir ki yanlarını çekerek yan yan yürümekten ʹibârettir. Baʹzen pek susuzluktan ve baʹzen fütûrdan nâşî olur. Ve

جَنَبٌ [ceneb] Ziyâdesiyle susuzluktan devenin öykeni yanına yapışmak maʹnâsınadır. Ve kasîr nesneye denir. Ve şol جَلَبٌ [celeb] ki “لاَ جَلَبَ وَلاَ جَنَبَ” hadîsinde vârid olmuştur, ödül meydânında yanınca bir yedek at alıp altında olan at yoruldukta o yedeğe binip bu vechile âherleri sebk eylemekten ʹibârettir. Ve zekât husûsunda جَنَبٌ [ceneb], zekât-ı emvâl alan voyvoda mahall-i zekât olan yerden baʹîd mevziʹe varıp emvâlin yanına gelmesini emr eylemek yâhûd mâl sâhibi mâlını mevziʹinden tebʹîd eylemekle voyvoda taleb-i zekât için dûr u dırâz tekellüfle varmağa muhtâc olmaktan ʹibârettir. Hülâsa جَلَبٌ [celeb] ve جَنَبٌ [ceneb] iki mâddede olacaklardır, biri sibâk ve biri zekât husûsundadır. İkisinden dahi nehy-i şerʹî sâdır olmuştur, niteki “ج،ل،ب” mâddesinde beyân olundu.

اَلْجَنْبُ [el-cenb] (cîm’in fethi ve nûn’un sükûnuyla) ve

اَلْجَانِبُ [el-cânib] (nûn’un kesriyle) ve

اَلْجَنَبَةُ [el-cenebet] (fetehâtla) Yana denir, شِقٌّ [şiḵḵ] maʹnâsına, insânın ve sâ΄ir nesnenin olsun. Cemʹleri جُنُوبٌ [cunûb] gelir cîm’in zammıyla ve جَوَانِبُ [cevânib] ve جَنَائِبُ [cenâ΄ib] gelir.

اَلْجَانِبُ [el-cânib] ve

اَلْجُنُبُ [el-cunub] (zammeteynle) ve

اَلأَجْنَبُ [el-ecneb] (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) Sert ve serkeş hayvâna denir. Ve garîb ve bîgâneye denir. Ve

جَانِبٌ [cânib] Mukârenetinden ictinâb olunan zelîl ve mahkûr kimseye denir. Ve iki art ayaklarının mâ-beyni meydânlı, satanı açık olan ata denir ki medîhasındandır.

Vankulu Lugatı - الجنب maddesi

اَلْجَنَبُ [el-ceneb] (cîm’in ve nûn’un fethiyle) Ödül meydânına bir kimse yarış atlarından birine yanaşıp sebkat etmeden alıkomaktır. Ve bundan nehy olunmuştur. Ve masdardır, aksamak maʹnâsına; yukâlu: جَنِبَ الْبَعِيرُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve baʹzılar eyitti: Devenin öykeni böğrüne yapışmaktır, ziyâde susuzluktan. Baʹzılar eyitti: Ayakları dolaşmaktır, ziyâde susuzluktan.

اَلْجَنْبُ [el-cenb] (cîm’in fethi ve nûn’un sükûnuyla) Yan; tekûlu: قَعَدْتُ إِلَى جَنْبِ فُلَانٍ وَإِلَى جَانِبِهِ بِمَعْنًى Ve bir kimsenin pehlûsın yaʹnî yanın ufatmağa dahi derler; yukâlu: ضَرَبَهُ فَجَنَبَهُ أَيْ كَسَرَ جَنْبَهُ Ve davarı kendi cânibine çekmeğe de derler; tekûlu: جَنَبْتُ الدَّابَّةَ إِذَا قُدْتَهَا إِلَى جَنْبِكَ كُلِّهِ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَجَنَبْتُ الْأَسِيرَ جَنَبًا بِالتَّحْرِيكِ Ve bir nesneyi ırak etmek; yukâlu: جَنَبْتُهُ الشَّيْءَ أَيْ نَحَّيْتُهُ Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَنْ نَعْبُدَ الْأَصْنَامَ﴾ (إبراهيم 35) Ve Yemen’den bir kabîlenin ismidir. Ve nâhiye maʹnâsına dahi gelir, ke-mâ kîle: اَلنَّاسُ جَنْبٌ وَالْأَمِيرُ جَنْبٌ

اَلْأَجْنَبِيُّ [el-ecnebiyy] ve

اَلْأَجْنَبُ [el-ecneb] (feth-i hemze ile) ve

اَلْجُنُبُ [e-cunub] (zammeteynle) ve

اَلْجَانِبُ [el-cânib] Cümlesi bir maʹnâyadır, ırak kimse demek olur; yukâlu: رَجُلٌ أَجْنَبِيٌّ وَأَجْنَبٌ وَجُنُبٌ وَجَانِبٌ Ve garîb olan kimseye dahi جَانِبٌ [cânib] derler; cemʹi جُنَّابٌ [cunnâb] gelir; yukâlu: نِعْمَ الْقَوْمُ هُمْ لِجَارِ الْجَنَابَةِ أَيْ لِجَارِ الْغُرْبَةِ Yaʹnî garîb-nüvâzlıkla medhtir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı