اَلْحُصْنُ [el-ḩuṡn] (ḩâ’nın harekât-ı selâsıyla) Hatun ʹafîfe ve pâk-dâmen olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَصُنَتِ الْمَرْأَةُ حُصْنًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا كَانَ حَصَانًا
اَلْحِصْنُ [el-ḩiṡn] (ḩâ’nın kesriyle) Şol sarp ve menîʹ ve muhkem mevziʹe denir ki derûnuna vusûl kâbil olmaya; cemʹi حُصُونٌ [ḩuṡûn] gelir ve أَحْصَانٌ [aḩṡân] gelir ve حِصَنَةٌ [ḩiṡanet] gelir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde. Ve
حِصْنٌ [ḩiṡn] Yeni aya ıtlâk olunur, هِلَالٌ [hilâl] maʹnâsına. Burada هَلَاكٌ nüshaları galattır. Ve silâha ıtlâk olunur; yukâlu: جَاءَ وَعَلَيْهِ حِصْنُهُ أَيْ سِلَاحُهُ Ve
حِصْنٌ [Ḩiṡn] Yirmi bir mevziʹ ismidir. Ve Benû Ḩiṡn, Fezâre’den bir cemâʹattir. Ve
حِصْنٌ [Ḩiṡn] Esmâ-i ricâldendir.
اَلْحُصْنُ [el-ḩuṡn] (ḩâ’nın zammı ve ṡâd’ın sükûnuyla) ʹAvret perhîz-kâr olmak.
اَلْحِصْنُ [el-ḩiṡn] (ḩâ’nın kesri ve ṡâd’ın sükûnuyla) Hisâr.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı