ed-durc ~ اَلدُّرْجُ

Kamus-ı Muhit - الدرج maddesi

اَلدُّرْجُ [ed-durc] (بُرْجٌ [burc] vezninde) Nisvânın hurdevât vazʹ eyledikleri kutuya denir, حِفْشُ النِّسَاءِ [ḩifşu’n-nisâ΄] maʹnâsına. Müfredi دُرْجَةٌ [durcet]tir hâ’yla. Cemʹi دِرَجَةٌ [direcet]tir, عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde) ve أَدْرَاجٌ [edrâc] gelir, أَتْرَاسٌ [etrâs] vezninde.

اَلدُّرَّجُ [ed-durrec] (سُكَّرٌ [sukker] vezninde) Zahmetli, meşakkatli umûr-ı ʹazîmeye ıtlâk olunur; derece derece nihâyet-i cehd ü tâkata bülûg mülâhazasına mebnîdir; yukâlu: رَكِبَ الدُّرَّجَ أَيِ اْلأُمُورَ الْعَظِيمَةَ الشَّاقَّةَ Mü΄ellif bunu سُكَّرٌ [sukker] vezniyle takyîd eyledi, lâkin رُكَّعٌ [rukkaʹ] ile takyîd eylese enseb idi, zîrâ bu دَارِجٌ [dâric]in cemʹidir.

اَلدَّرَجُ [ed-derec] (fethateynle) Yola denir, tarîk maʹnâsına. Cemʹi أَدْرَاجٌ [edrâc] gelir, سَبَبٌ [sebeb] ve أَسْبَابٌ [esbâb] gibi. Bu maʹnâdandır ki ʹArablar “Filân geldiği yoldan yine dönüp gitti” diyecek yerde رَجَعَ أَدْرَاجَهُ derler. Bunda baʹzılar hemzenin kesriyle rivâyet ettiler. Fethaya göre vech-i mezkûr üzere دَرَجٌ [derec]in cemʹidir, mübâlaga yâhûd her cüz΄ü bir tarîk iʹtibârına mebnî cemʹ olmuştur ve kesreye göre hazf-i muzâf iʹtibâr olunup رَجَعَ مِثْلَ أَدْرَاجِهِ أَيْ مَجِيئِهِ ʹunvânıyla mü΄evvel olur. Lâkin fetha efsahtır; yukâlu: رَجَعَ أَدْرَاجَهُ وَيُكْسَرُ أَيْ فِي الطَّرِيقِ الَّذِي جَاءَ مِنْهُ Kezâlik ʹArablar ذَهَبَ دَمُهُ أَدْرَاجَ الرِّيَاحِ derler, “Demi heder ve telef olup gitti” diyecek yerde.

اَلدَّرْجُ [ed-derc] (dâl’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bu dahi bir kimse doğru yoluna geçip gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَرِجَ الرَّجُلُ دَرْجًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا مَضَى لِسَبِيلِهِ Ve yüksek derece ve mertebelere suʹûd eylemek maʹnâsınadır; gerek hissî olsun nerdübân pâyeleri gibi ve gerek maʹnevî olsun merâtib-i ʹaliyye gibi; yukâlu: دَرِجَ فُلاَنٌ إِذَا صَعِدَ فِي الْمَرَاتِبِ Ve dîn ve mezhebden yâhûd kelâmdan tarîk-i vâzıha mülâzemet eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: دَرِجَ فُلاَنٌ إِذَا لَزِمَ الْمَحَجَّةَ مِنَ الدِّينِ أَوِ الْكَلاَمِ Ve dâ΄imâ dürrâc eti yemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَرِجَ الرَّجُلُ إِذَا دَامَ عَلَى أَكْلِ الدُّرَّاجِ Ve yel bir nesne üzere şiddetle esip uğramak maʹnâsınadır; şöyle ki o nesneyi havâya kaldırmayıp önünde vech-i arz üzere geçip gider kıla; yukâlu: دَرَجَتِ الرِّيحُ بِالْحَصَى دَرْجًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا جَرَتْ عَلَيْهِ جَرْيًا شَدِيدًا Ve

دَرْجٌ [derc] Hattâtların ve sâ΄ir kâtiblerin yazı yazdıkları tomara denir dürüldüğü için ve bunda fethateynle câ΄izdir. Râġıb’ın beyânına göre دَرْجٌ [derc] kitâb ve sevb makûlesini dürmek maʹnâsınadır; dürülmüş nesneye ıtlâk olunur, niteki طَيٌّ [ṯayy] dahi böylecedir, ismle masdar beynini fark için baʹzen tahrîk ederler. Pes hâliyen hattâtların دَرْجٌ [derc] taʹbîr eyledikleri, muhâfaza için âher kâğıd içre vazʹ ve tayy olunduğuna mebnîdir.

Vankulu Lugatı - الدرج maddesi

اَلدُّرْجُ [ed-durc] (dâl’ın zammıyla) ʹAvretlerin hurdevât koduğu kutu خِفْشُ النِّسَاءِ maʹnâsına.

اَلدَّرَجُ [ed-derec] (fethateynle) Tarîk; yukâlu: “خَلِّ دَرَجَ الضَّبِّ” أَيْ طَرِيقَهُ لِئَلَّا يَسْلُكَ بَيْن قَدَمَيْكَ فَتَنْتَفِخَ Yaʹnî “Tâ ki kademeynin mâ-beynine girmekle müntefih olmayasın.” Gâlibâ öyle zuʹm ederler imiş. Ve دَرَجٌ [derec] دَرَجَةٌ [derecet]in cemʹi dahi gelir. Ve

دَرَجٌ [derec] Şol nesneye derler ki onda yazı yazıla; yukâlu: أَنْفَدْتُهُ فِي دَرَجِ الْكِتَابِ أَيْ فِي طَيِّهِ

اَلدَّرْجُ [ed-derc] (dâl’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Şol şey΄dir ki onda yazı yazıla nitekim, دَرَجٌ [derec]de zikr olundu.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı