اَلدَّرَرُ [ed-derer] (fethateynle) Yolun câddesine ıtlâk olunur ki pây-gâh olan uzun uzadı hemvâr olan yeridir; sağılan sütün riştesine teşbîh olunmuştur; yukâlu: سَلَكَ مِنْ دَرَرِ الطَّرِيقِ أَيْ قَصْدِهِ Ve
دَرَرُ الْبَيْتِ [dereru’l-beyt] Hânenin karşısına ıtlâk olunur; tekûlu: بَنَى بَيْتًا دَرَرَ بَيْتِي أَيْ قُبَالَتَهُ Ve
دَرَرُ الرِّيحِ [dereru’r-rîḩ] Yelin estiği kertesine denir; yukâlu: تَوَجَّهَ إِلَى دَرَرِ الرِّيحِ أَيْ مَهَبِّهَا
اَلدُّرُّ [ed-durr] ve
اَلدُّرَّاتُ [ed-durrât] ve
اَلدُّرَرُ [ed-durer] (dâl’ın bu elfâz-ı selâsenin her birinde zammıyla zammıyla ve râ’nın sâliste fethiyle) دُرَّةٌ [durret]in cemʹi, inciler maʹnâsına.
اَلدَّرَرُ [ed-derer] (fethateynle) Semt ve üslûb maʹnâsına; yukâlu: هُمَا عَلَى دَرَرٍ وَاحِدٍ أَيْ أُسْلُوبٍ وَاحِدٍ Ve yolun istikâmetine dahi derler; yukâlu: نَحْنُ عَلَى دَرَرِ الطَّرِيقِ أَيْ عَلَى قَصْدِهِ Ve
دَرَرٌ [derer] Yel geldiği yere dahi derler, مَهَبُّ الرِّيحِ maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı