ež-žibḩ ~ اَلذِّبْحُ

Kamus-ı Muhit - الذبح maddesi

اَلذِّبْحُ [ež-žibḩ] (žâl’ın kesriyle) Boğazlanacak hayvâna denir, kurbânlık koyun gibi. Kâle’ş-şârih ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ﴾ وَهُوَ مَا يُذْبَحُ

اَلذُّبَحُ [ež-žubaḩ] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve

اَلذِّبَحُ [ež-žibaḩ] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) Bir nevʹ mantar adıdır, murâd beyâz nevʹidir. Ve

ذُبَحٌ [žubaḩ] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) Yaban havucuna denir, cezer-i berrî maʹnâsına. Ve bir başka nebât adıdır.

اَلذَّبْحُ [ež-žebḩ] (žâl’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) ve

اَلذَّبَاحُ [ež-žebâḩ] (žâl’ın fethiyle) Yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَبَحَ الشَّيْءَ ذَبْحًا وَذَبَاحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا شَقَّهُ Asl maʹnâ-yı mevzûʹu budur. Ve bir nesneyi yarıp ayırmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: ذَبَحَهُ إِذَا فَتَقَهُ Ve boğazlamak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَبَحَ الشَّاةَ إِذَا نَحَرَهَا Ve bir kimsenin sakalı çenelerinde ve alt dudağının altında bitmeyip hemân eneği altında boğazına doğru bitip sarkık olursa: ذَبَحَتِ اللِّحْيَةُ فُلاَنًا derler, gûyâ ki lihye bıçak gibi yâhûd eser-i zebh gibi boğazında nâbit ve nümâyân olmuştur. O kimseye kursağından sakallı taʹbîr olunur. Mü΄ellifin burada فَهُوَ مَذْبُوحٌ بِهَا kavli bu maʹnâya müteʹalliktir, بِهَا zamîri لِحْيَةٌ [liḩyet]e râciʹdir. Ve

ذَبْحٌ [žebḩ] Boğmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: ذَبَحَهُ إِذَا خَنَقَهُ Ve küp makûlesini yarıp delmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: ذَبَحَ الدَّنَّ إِذَا بَزَلَهُ

Vankulu Lugatı - الذبح maddesi

اَلذِّبْحُ [ež-žibḩ] (žâl’ın kesriyle ve bâ’nın sükûnuyla) Boğazlanan nesne. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ﴾ (الصافات 107) ki Hazret-i İsmâʹîl’den kurbân fedâ olunduğuna işârettir.

اَلذُّبَحُ [ež-žubaḩ] (žâl’ın zammı ve bâ’nın fethiyle ʹalâ-vezni اَلْهُبَع [el-hubaʹ]) Bir ottur ki onu devekuşu yer. Ve هُبَعٌ [hubaʹ] hâ’nın zammı ve bâ’nın fethiyle devenin sonra doğan yavrusudur, آخِرُ النِّتَاجِ [âḣiru’n-nitâc] maʹnâsına.

اَلذَّبْحُ [ež-žebḩ] Yarmak, şakk maʹnâsına; yukâlu: ذَبَحْتُ الدَّنَّ إِذَا بَزَلْتَهَا Ve بَزْلٌ [bezl] zâ-i muʹceme ile yarmak; maʹnâsınadır. Ve

ذَبْحٌ [žebḩ] Boğazlamak maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: ذَبَحْتُ الشَّاةَ Ve اَلْكُلُّ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı