اَلشَّجْرَةُ [eş-şecret] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Küçük tâze oğlanın zekanına vazʹ eyledikleri noktacığa denir ki nazar için anası vazʹ eder. Ve nâkanın memesinin hey΄et ve mikdârına ıtlâk olunur; ʹalâ-kavlin memesinin damarlarına ve cild ve lahmına ıtlâk olunur; yukâlu. مَا أَحْسَنَ شَجْرَةَ ضَرْعِهَا أَيْ قَدْرَهُ وَهَيْئَتَهُ أَوْ عُرُوقَهُ وَجِلْدَهُ وَلَحْمَهُ
اَلشَّجِرَةُ [eş-şeciret] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) ve
اَلْمَشْجَرَةُ [el-meşceret] (مَعْصَرَةٌ [maʹṡarat] vezninde) ve
اَلشَّجْرَاءُ [eş-şecrâ΄] (حَمْرَاءُ [ḩamrâ΄] vezninde ki) Sıfattır, ağacı çok yere denir ki ağaçlık taʹbîr olunur, dırahtistân maʹnâsına; yukâlu: أَرْضٌ شَجِرَةٌ وَمَشْجَرَةٌ وَشَجْرَاءُ أَيْ كَثِيرَةُ الشَّجَرِ
اَلشَّجَرُ [eş-şecer] (fethateynle) ve
اَلشَّجَرَةُ [eş-şeceret] (kezâlik) Nebâtât-ı arzdan baldır üzere durandır, sâk üzere kâ΄im maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı