اَلشَّجُوبُ [eş-şecûb] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Şol hatuna denir ki derûnunda bir endîşe ve endûhu olmakla kalbi hemîşe ona peyvend ve müteʹallik ola, bir kimse tarafına olan ʹaşk ve ʹalâka-i kalbiyye gibi; yukâlu: إِمْرَأَةٌ شَجُوبٌ أَيْ ذَاتُ هَمٍّ قَلْبُهَا مُتَعَلِّقٌ بِهِ
اَلشُّجُوبُ [eş-şucûb] (cîm’le قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلشَّجَبُ [eş-şeceb] (fethateynle) Helâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَبَ الرَّجُلُ وَشَجِبَ شُجُوبًا وَشَجَبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا هَلَكَ Ve
شَجَبٌ [şeceb] Hüzn ve endûh ve gussaya denir. Ve şol mihnet ve meşakkate denir ki insâna maraz ve kıtâl makûlesi hâlât-ı şedîdeden ʹârız olur.
اَلشَّجُوبُ [eş-şecûb] Evin direkleridir, أَعْمِدَةُ الْبَيْتِ [aʹmidetu’l-beyt] maʹnâsına.
اَلشُّجُوبُ [eş-şucûb] (bi’z-zammeteyn) el-helâku; yukâlu: شَجَبَ يَشْجُبُ شُجُوبًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı