اَلصُّبَابَةُ [eṡ-ṡubâbet] (ṡâd’ın zammıyla) Bu dahi kapta kalan su ve süt makûlesinin bakiyyesine denir ki bir dökümlük taʹbîr olunur; yukâlu: مَا بَقِيَ فِي الْإِنَاءِ صُبَّةٌ وَصُبَابَةٌ أَيْ بَقِيَّةٌ
اَلصَّبَابَةُ [eṡ-ṡabâbet] (ṡâd’ın fethiyle) Şevk ve ârzû eylemek; ʹalâ-kavlin rikkat-i şevk yaʹnî rikkat ve harâret vechiyle ârzû eylemek yâhûd rikkât-i hevâ yaʹnî rikkat ve sûziş ve harâret-i kalble ʹaşk ve muhabbet eylemek maʹnâsınadır ki ez-dil ü cân ʹâşık ve şîfte olmaktan ʹibârettir; yukâlu: صَبِبْتَ إِلَيْهِ يَا رَجُلُ صَبَابَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَهُوَ الشَّوْقُ أَوْ رِقَّتُهُ أَوْ رِقَّةُ الْهَوَى
اَلصُّبَابَةُ [eṡ-ṡubâbet] (ṡâd’ın zammıyla) Kapta bâkî kalan su.
اَلصَّبَابَةُ [eṡ-ṡabâbet] (ṡâd’ın fethiyle) Şevkin şiddeti ve harâreti; yukâlu: صَبِبْتَ يَا رَجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı