اَلصَّدَحُ [eṡ-ṡadaḩ] (fethateynle) Beyâbânda yol bilmek için vazʹ ve nasb olunan nişâna denir, mîl gibi. Ve ıssız hâlî mekâna denir. Ve şol küçük tepeye denir ki be-gâyet saht ve sengîn kayalık ola. Ve bir nevʹ meyve ismidir ki ʹunnâbdan kırmızı olur. Ve bir nevʹ hacer-i ʹarîza denir. Şârihin beyânına göre mutlakan hacer-i ʹarîza denmektir. Ve siyâh nesneye denir. Cemʹi صِدْحَانٌ [ṡidḩân] gelir, ṡâd’ın kesriyle.
اَلصَّدْحُ [eṡ-ṡadḩ] (مَدْحٌ [medḩ] vezninde) ve
اَلصُّدَاحُ [eṡ-ṡudâḩ] (ṡâd’ın zammıyla) Bülend âvâz ile nagme eylemek maʹnâsınadır, gerek insân ve gerek tuyûr olsun; yukâlu: صَدَحَ الرَّجُلُ وَالطَّائِرُ صَدْحًا وَصُدَاحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا رَفَعَ صَوْتَهُ بِغِنَاءٍ
اَلصَّدْحُ [eṡ-ṡadḩ] (ṡâd’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Ötmek; yukâlu: صَدَحَ الدِّيكُ وَالْغُرَابُ صَدْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَاحَ Ve دِيكٌ [dîk] dâl’ın kesriyle horoz maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı