eṡ-ṡavef ~ اَلصَّوَفُ

Kamus-ı Muhit - الصوف maddesi

اَلصَّوَفُ [eṡ-ṡavef] (fethateynle) Koyun çok yünlü olmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَوِفَ الْكَبْشُ صَوَفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَثُرَ صُوفُهُ

اَلصَّوِفُ [eṡ-ṡavif] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلصُّوفَانِيُّ [eṡ-ṡûfâniyy] (ṡâd’ın zammıyla) Pek çok yünlü koça denir; mü΄ennesi صُوفَانِيَّةٌ [ṡûfâniyyet]tir.

اَلصَّوْفُ [eṡ-ṡavf] (خَوْفٌ [ḣavf] vezninde) ve

اَلصُّوُوفُ [eṡ-ṡuvûf] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Koyun yünlenmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَافَ الْكَبْشُ صُوفًا وَصُوُوفًا إِذَا صَارَ ذَا صُوفٍ Ve ok nişândan sapmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَافَ السَّهْمُ مِنَ الْهَدَفِ يَصُوفُ وَيَصِيفُ إِذَا عَدَلَ Ve bir yana meyl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَافَ عَنِّي وَجْهُهُ إِذَا مَالَ

اَلصُّوفُ [eṡ-ṡûf] (ṡâd’ın zammıyla) Yüne denir. Ve hâ ile صُوفَةٌ [ṡûfet] صُوفٌ [ṡûf]tan ahasstır. Ve fi’l-mesel: “خَرْقَاءُ وَجَدَتْ صُوفًا” Yaʹnî “Oğuz karı yün buldu.” Elinden yüne dâ΄ir ʹamel gelmeyen ʹavret elbette yünü buldukta bî-behre olmakla ifsâd ve tebâh eylediğinden nâşî mesel-i mezbûr bir mâla isâbet edip idâresini bilmemekle telef ve tebâh eden kimse hakkında îrâd olunur; ve tekûlu: أَخَذْتُ بِصُوفِ رَقَبَتِهِ وَبِصَافِ رَقَبَتِهِ أَيْ بِجِلْدِهَا أَوْ بِشَعْرِهَا الْمُتَدَلِّي فِي نُقْرَةِ قَفَاهُ أَوْ بِقَفَاهُ جَمْعَاءَ أَوْ أَخَذْتُهُ قَهْرًا Burada صَافٌ [ṡâf] dahi صُوفٌ [ṡûf] maʹnâsına müstaʹmeldir, niteki طُوفٌ [ṯûf] ve طَافٌ [ṯâf] ve قُوفٌ [ḵûf] ve قَافٌ [ḵâf] dahi bu maʹnâyadır; صَائِفٌ [ṡâ΄if]ten dahi muhaffef olmak muhtemeldir, mübâlagaten istiʹmâl olunur. Ve misâl-i mezkûr “Ben onun boyunun derisinden kavrayıp tuttum” yâhûd “Kafâsı çukurunda olan sarkık saçından yapıştım” yâhûd “Mecmûʹ kafâsından tuttum” yâhûd “Kahr ve ʹunfle tuttum” demektir. Bu kelâmı bir kimsenin ardından yetişmek mümkin değil zann olunurken nâgâh yetişildikte istiʹmâl ederler, gerek boynundan tutsun ve gerek sâ΄ir yerinden tutsun. Ve ʹArablar اَعْطَاهُ بِصُوفِ رَقَبَتِهِ derler, “cümleten verdi” demek mahallinde yâhûd “müft ve meccânen verdi” makâmında.

Vankulu Lugatı - الصوف maddesi

اَلصَّوَفُ [eṡ-ṡavef] (fethateynle) Koyun kezâlik tüylenmek; yukâlu: صَوِفَ الْكَبْشُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ فَهُوَ كَبْشٌ بَيِّنُ الصُّوفِ Ve bu Ebû ʹUbeyd rivâyetidir.

اَلصَّوْفُ [eṡ-ṡavf] (ṡâd’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Koyun tüylenmek.

اَلصُّوفُ [eṡ-ṡûf] (ṡâd’ın zammı ve meddiyle) Koyun yünü.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı