اَلْعِيمَةُ [el-ʹîmet] (ʹayn’ın kesriyle) Mâlın yaʹnî devenin güzîde ve aʹlâlarına denir; yukâlu: أَعْطَاهُ مِنَ الْعِيمَةِ أَيْ مِنْ خِيَارِ الْمَالِ
اَلْعَيْمَةُ [el-ʹaymet] (ʹayn’ın fethiyle) Hâssaten süte olan şehvet ve ârzûya denir; tekûlu: بِي عَيْمَةٌ أَيْ شَهْوَةٌ إِلَى اللَّبَنِ Ve susuzluğa denir; yukâlu: بِهِ عَيْمَةٌ أَيْ عَطَشٌ Ve
عَيْمٌ [ʹaym] ve
عَيْمَةٌ [ʹaymet] Bu maʹnâlarda masdar olurlar; yukâlu: عَامَ الرَّجُلُ يَعِيمُ وَيَعَامُ عَيْمًا وَعَيْمَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ إِذَا كَانَ بِهِ عَيْمَةٌ
اَلْعِيمَةُ [el-ʹîmet] (ʹayn’ın kesri ve meddiyle) Mâlın aʹlâsı.
اَلْعَيْمَةُ [el-ʹaymet] (ʹayn’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Süte iştihâ olmak, شَهْوَةُ اللَّبَنِ maʹnâsına; yukâlu: عَامَ الرَّجُلُ يَعِيمُ وَيَعَامُ عَيْمَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالرَّابِعِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı