اَلْفُسَالَةُ [el-fusâlet] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Demir ve bakır makûlesi çekiçle dövülürken sıçrayan hurdevâtına denir; yukâlu: هُوَ أَهْوَنُ عِنْدِي مِنَ الْفُسَالَةِ وَهِيَ مَا تَنَاثَرَ مِنَ الْحَدِيدِ وَنَحْوِهِ عِنْدَ الضَّرْبِ إِذَا طُبِعَ
اَلْفَسَالَةُ [el-fesâlet] (رَذَالَةٌ [režâlet] vezninde) ve
اَلْفُسُولَةُ [el-fusûlet] (fâ’nın zammıyla) Bir kimse hasîs ve nâkes olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَسُلَ الرَّجُلُ بِضَمِّ السِّينِ وَفَسِلَ بِكَسْرِهَا وَفُسِلَ عَلَى الْمَجْهُولِ فَسَالَةً وَفُسُولَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ وَالرَّابِعِ إِذَا كَانَ فَسْلًا وَمَفْسُولًا
اَلْفُسَالَةُ [el-fusâlet] (fâ’nın [zammı] ve sîn’in tahfîfiyle) Demiri eğelerken dökülen hurdevât; yukâlu: فُسَالَةُ الْحَدِيدِ سُحَالَتُهُ
اَلْفَسَالَةُ [el-fesâlet] (fâ’nın fethiyle) Nâkes olmak.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı