اَلْقُبَّةُ [el-ḵubbet] (ḵâf’ın zammı ve bâ’nın şeddesiyle) Tepesi müdevver binâya denir ki künbed taʹbîr olunur; yukâlu: ضَرَبَ قُبَّةً وَهِيَ بِنَاءٌ وَبَيْتٌ مُدَوَّرٌ
اَلْقِبَّةُ [el-ḵibbet] (ḵâf’ın kesri ve bâ’nın teşdîdi ve tahfîfiyle) حِفْثٌ [ḩifšamp;] maʹnâsınadır ki işkenbede kırkbayır ve şîrdân dedikleri nesnedir, Fârisîde hezâr-tû denir.
اَلْقِبَةُ [el-ḵibet] (عِدَةٌ [ʹidet] vezninde) Koyun kısmının büyük olan peynir mâyesine denir. Pek küçük kuzunun peynir mâyesine إِنْفَحَةٌ [infeḩat] denir, büyüdükte şîrdân ve kırkbayır derler.
اَلْقُبَّةُ [el-ḵubbet] (ḵâf’ın zammıyla) Binâdan müdevver olan sakftır.
اَلْقِبَّةُ [el-ḵibbet] (ḵâf’ın kezâlik kesriyle) Koyunun kat kat olan işkenbesi ki ona lisân-ı Fârisîde hezâr-tû derler. Ve gâh olur ki tahfîf olur.
اَلْقِبَةُ [el-kibet] (ḵâf’ın kesri ve bâ’nın tahfîfi ile) Şîrdân ki koyun işkenbesine muttasıl olur.Pes bunun bâ’sı müşedded olmadığı takdîrce muhtemeldir ki hâze’l-bâbdan olup hâ’sı vâv’dan ʹıvaz ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı