el-maʹber ~ اَلْمَعْبَرُ

Kamus-ı Muhit - المعبر maddesi

اَلْمَعْبَرُ [el-maʹber] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) İsm-i mekândır, nehri öte geçmek için tehyi΄e olunmuş yere denir ki geçit taʹbîr olunur. Ve

مَعْبَرٌ [Maʹber] Baḩr-i Hind sâhilinde bir belde adıdır.

اَلْمُعْبَرُ [el-muʹber] (مُكْرَمٌ [mukrem] vezninde) Tüyü çok olan erkek deveye denir; yukâlu: جَمَلٌ مُعْبَرٌ أَيْ كَثِيرُ الْوَبَرِ Ve bundan sîga tasrîf olunup أَعْبَرْتُهُ denmek câ΄iz değildir, niteki koyun kısmında müstaʹmeldir. Ve

مُعْبَرٌ [muʹber] Yeleği vâfir olan oka vasf olur, عَبِيرٌ [ʹabîr] gibi; yukâlu: سَهْمٌ مُعْبَرٌ وَعَبِيرٌ أَيْ مَوْفُورُ الرِّيشِ Ve şol oğlana denir ki bülûga karîb olup lâkin henüz hitân olmamış ola; yukâlu: غُلاَمٌ مُعْبَرٌ إِذَا كَانَ قَدْ كَادَ يَحْتَلِمُ وَلَمْ يُخْتَنْ بَعْدُ Ve يَابْنَ الْمُعْبَرَةِ شَتْمٌ أَيِ الْعَفْلاَءِ Yaʹnî kelime-i mezkûre beyne’l-ʹArab sebb ve düşnâm kelimâtındadır, اِبْنُ الْعَفْلاَءِ demektir. Ve عَفْلاَءُ [ʹaflâ΄] aslık hatuna denmekle gûyâ ki anasının dübüründen hâsıl olduğuna kinâye eder. Ve

مُعْبَرَةٌ [muʹberet] Şol nâkaya denir ki üç sene muttasıl doğurmamakla vücûduna medâr-ı selâbet yaʹnî o sebeble sulb ve metîn ola; yukâlu: نَاقَةٌ مُعْبَرَةٌ إِذَا صَارَتْ لَمْ تُنْتَجْ ثَلاَثَ سِنِينَ فَكَانَ أَصْلَبَ لَهَا

اَلْمِعْبَرُ [el-miʹber] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Kendisiyle nehrin öte yakasına geçilir olan şey΄e denir, kayık ve köprü ve kelek ve tulum gibi; yukâlu: عَبَرَ النَّهْرَ بِالْمِعْبَرِ وَهُوَ مَا عُبِرَ بِهِ

Vankulu Lugatı - المعبر maddesi

اَلْمِعْبَرُ [el-miʹber] (mîm’in kesri ve ʹayn’ın sükûnuyla) Şol nesnedir ki onun üzerinden geçilir, gerek kantara olsun gerek gemi olsun, kaçan gemileri birbirine bağlayıp köprü etseler. Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: مِعْبَرٌ [miʹber] şol merkebdir ki onun üzerinde ʹubûr olunur, yaʹnî taşla ağaçtan terkîb olunandır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı