اَلْمُعْتَصِرُ [el-muʹtaṡir] (ism-i fâʹil bünyesiyle) Defʹ-i tabîʹî eden adama ıtlâk olunur; ve minhu’l-hadîsu: ḣأَمَرَ بِلاَلاً أَنْ يُؤَذِّنَ قَبْلَ الْفَجْرِ لِيَعْتَصِرَ مُعْتَصِرُهُمْḢ أَرَادَ قَاضِي الْحَاجَةِ فَكَنَى عَنْهُ بِالْمُعْتَصِرِ
اَلْمَعْصَرُ [el-maʹṡar] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) ve
اَلْمُعْتَصَرُ [el-muʹtaṡar] (مُخْتَصَرٌ [muḣtaṡar] vezninde) İsm-i mekânlardır ki nesne sıkılacak yere denir. Ve
اَلْعُصَارَةُ [el-ʹuṡâret] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Sıkıntıya denir ki zikr olundu. Bu münâsebetle asl ve ʹırk ve neseb maʹnâsında istiʹmâl olunurlar; yukâlu: رَجُلٌ كَرِيمُ الْمَعْصَرِ وَالْمُعْتَصَرِ وَالْعُصَارَةِ أَيْ جَوَادٌ عِنْدَ الْمَسْأَلَةِ Ve
مُعْتَصَرٌ [muʹtaṡar] Herem ve ʹömr maʹnâsına müstaʹmeldir.
اَلْمُعْتَصِرُ [el-muʹteṡir] (mîm’in fethi ve ʹayn’ın sükûnu ve ṡâd’ın kesriyle) Şol kimsedir ki bir nesneye yetişip bir mikdâr ala.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı