el-mulâmeset ~ اَلْمُلَامَسَةُ

Kamus-ı Muhit - الملامسة maddesi

اَلْمُلاَمَسَةُ [el-mulâmeset] (مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) Bir nesneye el ile yapışıp yoklamak maʹnâsınadır; yukâlu: لاَمَسَهُ أَيْ مَاسَّهُ Ve mücâmaʹat maʹnâsınadır; yukâlu: لاَمَسَهَا إِذَا جَامَعَهَا Ve مُلاَمَسَةٌ فِي الْبَيْعِ şol muʹâmeleye ıtlâk olunur ki bâyiʹ ve müşterîden her biri âhere “Kaçan metâʹına el vurup yapışırsam yâhûd metâʹıma el vurup yapışır isen beynimizde şu pahaya beyʹ ve şirâ΄ münʹakid olsun” diye mukâvele edeler; ʹalâ-kavlin metâʹın içini açmayıp pûşîdesi üstünden el ile yoklamakla münʹakid olan muʹâmeleden ʹibârettir. Şârih der ki bunlar tagrîr aksâmından olmakla nehy-i şerʹî sâdır oldu. Kâle fi’n-Nihâye: ḣأَنَّهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ نَهَى عَنْ بَيْعِ الْمُلاَمَسَةِḢ وَهُوَ أَنْ يَقُولَ إِذَا لَمَسْتُ ثَوْبَكَ أَوْ لَمَسْتَ ثَوْبِي فَقَدْ وَجَبَ الْبَيْعُ وَقِيلَ هُوَ أَنْ يَلْمِسَ الْمَتَاعَ مِنْ وَرَاءِ الثَّوْبِ وَلاَ يَنْظُرَ إِلَيْهِ ثُمَّ يُوقِعَ الْبَيْعَ عَلَيْهِ، نُهِيَ عَنْهُ لِأَنَّهُ غَرَرٌ وَلِأَنَّهُ تَعْلِيقٌ أَوْ عُدُولٌ عَنِ الصِّيغَةِ الشَّرْعِيَّةِ وَقِيلَ مَعْنَاهُ أَنْ يَجْعَلَ اللَّمْسَ بِالْيَدِ قَاطِعًا لِلْخِيَارِ وَيَرْجِعُ ذَلِكَ إِلَى تَعْلِيقِ اللُّزُومِ وَهُوَ غَيْرُ نَافِذٍ

Vankulu Lugatı - الملامسة maddesi

اَلْمُلَامَسَةُ [el-mulâmeset] (mîm-i evvelin zammı ve mîm-i sânînin fethiyle) Yapışmak ve cimâʹ etmek maʹnâsına. Ve

بَيْعُ مُلَامَسَةٍ [beyʹu mulâmeset] Şol beyʹdir ki kaçan metâʹa el değirirsin, mâ-beynimizde beyʹ münʹakid olsun diye kavl edeler. Ve bundan nehy olunmuştur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı