اَلنَّمِلَةُ [nemilet] (زَنِخَةٌ [zeniḣat] vezninde) Karıncalı yere denir; yukâlu: أَرْضٌ نَمِلَةٌ أَيْ كَثِيرَةُ النَّمْلِ
اَلنَّمْلَةُ [en-nemlet] (nûn’un harekât-ı selâsı ve mîm’in sükûnuyla) ve
اَلنَّمِيلَةُ [en-nemîlet] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Koğuculuğa denir, نَمِيمَةٌ [nemîmet] maʹnâsına.
اَلنُّمْلَةُ [en-numlet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) Havuzda kalan su bakiyyesine denir.
اَلنَّمِلَةُ [en-nemilet] (nûn’un fethi ve mîm’in kesriyle) Şol yerdir ki karıncalı ola; yukâlu: أَرْضٌ نَمِلَةٌ أَيْ ذَاتُ نَمْلٍ
اَلنَّمْلَةُ [en-nemlet] (vezn-i mezbûr üzere) Vâhidi, bir karınca maʹnâsına. Ve
نَمْلٌ [neml] Şol hurde sivilcelere dahi derler ki az şişle peydâ olur, baʹdehu yürüyüp yayılır ki ona etıbbâذُبَابٌ [žubâb] derler. Ve Mecûs tâ΄ifesi eydür: Bir kimsenin oğlu hemşîresinden hâsıl olmuş olsa ve o kimse nemle üzerine hatt çekse sâhibi şifâ bula. Ve
نَمْلَةٌ [nemlet] Atta olan ʹuyûbdan biridir ki o atın tırnağı atın ayağında tüyü nihâyet bulduğu yerden yonulan yere varınca yarık olmaktır.
اَلنُّمْلَةُ [en-numlet] (nûn’un zammı ve mîm’in sükûnuyla) Hareket; yukâlu: فُلَانٌ ذُو نُمْلَةٍ أَيْ كَثِيرُ الْحَرَكَةِ Ve
نُمْلَةٌ [numlet] Nemîmeye dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ رَجُلٌ نَمِلٌ أَيْ نَمَّامٌVe kad merre ânifen.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı