اَلنُّكْرُ [en-nukr] (nûn’un zammıyla) ve
اَلنُّكُرُ [en-nukur] (zammeteynle) Münker olan yaʹnî ʹakl kabûl eylemeyecek mertebede aʹceb ve agreb olan şey΄e denir. Ve şedîd ve düşvâr olan işe denir; yukâlu: وَقَعَ فِي نُكُرٍ أَيْ أَمْرٍ شَدِيدٍ
اَلنَّكَرُ [en-neker] (fethateynle) ve
اَلنُّكْرُ [en-nukr] ve
اَلنُّكُورُ [en-nukûr] (nûn’ların zammıyla) ve
اَلنَّكِيرُ [en-nekîr] (nûn’un fethiyle) Bilmemek, cehl maʹnâsınadır; yukâlu: نَكِرَ الشَّيْءَ نَكَرًا وَنُكْرًا وَنُكُورًا وَنَكِيرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا جَهِلَهُ
اَلنَّكِرُ [en-nekir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلنَّكُرُ [en-nekur] (عَضُدٌ [ʹaḋud] vezninde) ve
اَلنَّكْرُ [en-nekr] (جَنْبٌ [cenb] vezninde) Vasflardır, pek zîrek cin fikirli adama denir; yukâlu: رَجُلٌ نَكِرٌ وَنَكُرٌ وَنَكْرٌ أَيْ دَاهٍ فَطِنٌ Cemʹleri أَنْكَارٌ [enkâr] gelir hemzenin fethiyle.
اَلنَّكْرُ [en-nekr] (nûn’un fethi ve kâf’ın sükûnuyla) ve
اَلنَّكَارَةُ [en-nekâret] (نَظَارَةٌ [neżâret] vezninde) ve
اَلنَّكْرَاءُ [en-nekrâ΄] (صَحْرَاءُ [ṡaḩrâ΄] vezninde) ve
اَلنُّكْرُ [en-nukr] (nûn’un zammıyla) Pek zîreklik, dehâ΄ ve fıtnat maʹnâsınadır; yukâlu: فُلاَنٌ فِيهِ نَكْرٌ وَنَكَارَةٌ وَنَكْرَاءُ وَنُكْرٌ أَيْ دَهَاءٌ وَفِطْنَةٌ Mü΄ellif masdar ile ismi tahlît eylemiştir.
اَلنَّكِرُ [en-nekir] (nûn’un fethi ve kâf’ın kesriyle) ve
اَلنَّكُرُ [en-nekur] (nûn’un fethi ve kâf’ın zammıyla) Bunların ikisi de zîrek yaʹnî ehl-i ʹakl ve ehl-i hîle olup مُنْكَرٌ [munker] olan kimse maʹnâsınadır; yukâlu: رَجُلٌ نَكِرٌ وَنَكُرٌ أَيْ دَاهٍ مُنْكَرٌ Ve münker olan nesneye inkâr edene dahi derler.
اَلنُّكْرُ [en-nukr] (nûn’un zammı ve kâf’ın sükûnuyla) Münker olan nesne. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا﴾ (الكهف 74) Ve gâh olur ki kâf’ı zammla dahi tahrîk ederler عُسْرٌ [ʹusr]la عُسُرٌ [ʹusur] gibi. Ve zîrek olmağa da derler.
اَلنُّكُورُ [en-nukûr] (zammeteynle) İnkâr etmek; tekûlu: نَكَرْتُ الرَّجُلَ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَنْكَرْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı