اَلْوَسَامَةُ [el-vesâmet] ve
اَلْوَسَامُ [el-vesâm] (vâv’ların fethiyle) Hüsn ü cemâl ve ân sâhibi olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَسُمَ الْغُلَامُ وَسَامَةً وَوَسَامًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا كَانَ صَاحِبَ الْجَمَالِ
اَلْوِسَامُ [el-visâm] (vâv’ın kesriyle) Cemʹi; yukâlu: قَوْمٌ وِسَامٌ Ve وِسَامٌ [visâm] cemʹ-i mü΄ennes dahi gelir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ وَسِيمَةٌ وَنِسْوَةٌ وِسَامٌ [Ve] ظَرِيفَةٌ [żarîfet] ile ظِرَافٌ [żirâf] ve صَبِيحَةٌ [ṡabîḩat] ile صِبَاحٌ [ṡibâḩ] gibi.
اَلْوَسَامُ [el-vesâm] (vâv’ın fethi ve sîn’in kezâlik tahfîfiyle) Bi-maʹnâhâ; yukâlu: وَسُمَ الرَّجُلُ وَسَامَةً وَوِسَامًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ مِثْلُ جَمُلَ جَمَالًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı