بُزٌّ [Buzz] (bâ’nın zammıyla) Muhaddisînden İbrâhîm b. ʹAbdullâh en-Neysâbûrî lakabıdır; buz-i Fârisî muʹarrebidir ki keçiye denir. Ve Ḵâsim b. Bezze el-Maḣzûmî ki muhaddis-i meşhurdur; bâ’nın fethiyledir, mecmûʹ-ı evlâdı kurrâ΄ idi; Ahmed b. Muḩâmmed el-Bezzî ki İbn Kesîr’in râvîsidir, cümle-i evlâdındandır. Ve Muḩammed b. Aḩmed b. ʹUbeydullâh b. ʹAlî b. Buzze ki muhaddistir, bâ’nın zammıyladır.
اَلْبَزُّ [el-bezz] (bâ’nın fethi ve zây’ın şeddesiyle) Mutlak siyâba yaʹnî libâs mâddesine denir ki lisânımızda dahi bez taʹbîr olunur, ʹalâ-kâvlin siyâbdan ve siyâb makûlesinden olan ev metâʹına denir; yukâlu: خَرَجَ زَيْدٌ وَعَلَيْهِ الْبَزُّ أَيِ الثِّيَابُ أَوْ مَتَاعُ الْبَيْتِ مِنَ الثِّيَابِ وَنَحْوِهَا Ve
بَزٌّ [bezz] Silâha denir, kılıç ve zırh gibi; yukâlu: غَزَا فِي بَزٍّ كَامِلٍ أَيْ سِلاَحٍ Ve
بَزٌّ [bezz] ve
بِزِّيزَى [bizzîzâ] (خِلِّيفَى [ḣillîfâ] vezninde) Masdar olurlar, gâlib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَزَّهُ بَزًّا وَبِزِّيزَى إِذَا غَلَبَهُ Ve bir nesneyi bir kimseden nezʹ ve selb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَزَّ ثَوْبَهُ إِذَا نَزَعَهُ وَسَلَبَهُ Ve bir nesneyi bir adamdan kahr ve cefâ ile ahz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَزَّ الشَّيْءُ مِنْهُ إِذَا أَخَذَهُ بِجَفَاءٍ وَقَهْرِ Ve
بَزٌّ [Bezz] ʹIrâḵ’ta bir karye adıdır. Ve ḣآخِرُ الْبَزِّ عَلَى الْقَلُوصِḢ meseli ḣخ،ت،عḢ mâddesinde mersûmdur. Ve
بَزُّ النَّهْرِ [bezzu’n-nehr] Çayın nihâyetine denir.
اَلْبَزُّ [el-bezz] (bâ’nın fethi ve zâ’nın teşdîdiyle) Soymak; yukâlu: بَزَّهُ يَبُزُّهُ إِذَا سَلَبَهُ Ve fi’l-meseli: “مَنْ عَزَّ بَزَّ” أَيْ مَنْ غَلَبَ سَلَبَ Yaʹnî “Gâlib olan maglûbun soygunın alır.” Ve
بَزٌّ [bezz] Çekmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: بَزَّ ثَوْبِي أَيْ جَذَبَهُ إِلَيْهِ Ve
بَزٌّ [bezz] Bezzâz metâʹına dahi derler. Ve silâha da بَزٌّ [bezz] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı