تَتَايُعٌ [tetâyuʹ] Şerrden gayrı yerde istiʹmâl olunmaz; yukâlu: اَلسَّكْرَانُ يَتَتَايَعُ أَيْ يَرْمِي بِنَفْسِهِ وَالرِّيحُ تَتَتَايَعُ بِالْيَبِيسِ Yaʹnî yel kuru otu atar. Ve
تَتَايُعٌ [tetâyuʹ] Deve yürürken omzunda olan küreği kemiklerin tahrîk etmeğe dahi derler; yukâlu: تَتَايَعَ الْبَعِيرُ فِي مَشْيِهِ إِذَا حَرَّكَ أَلْوَاحَهُ Ve اَلْوَاحٌ [elvâḩ] لَوْحٌ [levḩ]in cemʹidir, yassı kemik maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı