dûn ~ دُونٌ

Kamus-ı Muhit - دون maddesi

Mütercim der ki baʹzı muhakkikîn dediler ki دُونَ [dûn] kelimesi fi’l-asl أَدْنَى مَكَانٍ مِنَ الشَّيْءِ maʹnâsına mevzûʹdur; yukâlu: هَذَا دُونَ ذَاكَ إِذَا كَانَ أَحَطَّ مِنْهُ قَلِيلًا Ve تَدْوِينٌ [tedvîn]-i kitâb bundan me΄hûzdur; zîrâ baʹzı varaka baʹza takrîb olunur; ve yukâlu: دُونَكَ هَذَا أَيْ خُذْهُ مِنْ أَدْنَى مَكَانٍ مِنْكَ Baʹdehu ittisâʹ olunup ahvâl ve rütbelerde istiʹâre olundu. Ve

دُونُ [Dûn] Dînever kazâsında bir karye adıdır. Ve Hemedân kazâsında bir karyedir; baʹzen onun nisbetinde ḵâf ziyâde edip دُونَقِيٌّ [Dûneḵiyy] denir; ʹUmeyr b. Mirdâs el-Dûneḵî ona mensûbdur.

دُونَ [dûn] (dâl’ın zammıyla) فَوْقَ kelimesinin nakîzidir, gâyet-i mertebeden beri demektir ki ondan aşağıca taʹbîr olunur; yukâlu: هُوَ دُونَهُ ضِدُّ فَوْقَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre ʹinde’l-baʹz دُنُوٌّ [dunuvv] maklûbudur. Ve

دُونَ [dûn] zarf olur, أَقْرَبُ [aḵreb] maʹnâsına; ke-mâ se-yuzkeru. Ve ön maʹnâsına gelir; yukâlu: مَشَى دُونَهُ أَيْ أَمَامَهُ Ve ense maʹnâsına olur; yukâlu: قَعَدَ دُونَهُ أَيْ وَرَاءَهُ Ve فَوْقَ [fevḵa] maʹnâsına gelmekle evvel ile zıdd olur. Ve غَيْرُ [ġayr] maʹnâsına gelir; kîle ve minhu’l-hadîsu: “لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسٍ أَوَاقٍ صَدَقَةٌ” أَيْ فِي غَيْرِ خَمْسِ أَوَاقٍ Kîle ve minhu’l-hadîsu: “أَجَازَ الْخُلْعَ دُونَ عِقَاصِ رَأْسِهَا” أَيْ بِمَا سِوَى عِقَاصِ رَأْسِهَا أَوْ مَعْنَاهُ بِكُلِّ شَيْءٍ حَتَّى عِقَاصِ رَأْسِهَا Yaʹnî muḣteliʹa olan hatun iftidâ-yı mâ-melek eyledikte zevc ʹiḵâṡ-ı re΄sinden mâ-ʹadâsına mâlik olur. İkinciye göre ʹiḵâṡ-ı re΄sine de mâlik olur demek olur. Pes ʹiḵâṡtan murâd saç olmakla saç bağına da mâlik olur demek olur. Buna göre دُونَ [dûn] فَوْقَ ve عَلَى maʹnâsına olur. Ve

دُونَ [dûn] Şerîf maʹnâsına gelir; yukâlu: شَيْءٌ دُونٌ أَيْ شَرِيفٌ Ve hasîs ve kemter maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: شَيْءٌ دُونٌ أَيْ خَسِيسٌ Ve emr maʹnâsına olur ki murâd emr-i hâzırdır, ism-i fiʹl olur, خُذْ maʹnâsına; yukâlu: دُونَكَ الدِّرْهَمَ أَيْ خُذْهُ Ve vaʹîd maʹnâsınadır; yukâlu: دُونَ صِرَاعِيve أُدْنُ دُونَكَ derler, إِقْتَرِبْ مِنِّي maʹnâsına. Ve دُونَ [dûn] kelimesi üzere harf-i cerr olan مِنْ dâhil olur. Ve kalîlen bâ-i cârre dahi dâhil olur; yukâlu: مِنْ دُونِهِ وَبِدُونِهِ Ve أَقْرَبُ [aḵreb] maʹnâsına olur ki zarf olur; yukâlu: هَذَا دُونَهُ أَيْ أَقْرَبُ مِنْهُ Ve قَبْلَ [ḵable] maʹnâsına olur; ve minhu kavluhum دُونَ النَّهْرِ جَمَاعَةٌ أَيْ قَبْلَ أَنْ يَصِلَ إِلَيْهِ Ve hakîr ve sâkıt maʹnâsına olur; yukâlu: هَذَا رَجُلٌ مِنْ دُونٍ أَيْ مِنْ حَقِيرٍ سَاقِطٍ وَلَا يُقَالُ رَجُلٌ دُونٌ Ve دُونَ [dûn] kelimesinden fiʹl mutasarrıf olmamakla fiʹl-i taʹaccüb olarak مَا أَدْوَنَهُ demek câ΄iz değildir. Ve kâf-ı hitâbla دُونَكَ [dûneke] igrâ΄ maʹnâsınadır; yukâlu: دُونَكَهُ أَيِ الْزَمْهُ فَاحْفَظْهُ

Vankulu Lugatı - دون maddesi

دُونٌ [dûn] (dâl’ın zammı ve meddiyle) Alçak maʹnâsına, فَوْقَ [fevḵa] kelimesinin nakîzidir ki gâyet mertebeden berî demek olur, pes zarf olmaz. Ve

دُونَ [dûn] Kurb maʹnâsın ifâde için dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: هَذَا دُونَ ذَاكَ أَيْ أَقْرَبُ مِنْهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı