اَلسُّمْسُمُ [es-sumsum] (sîn’lerin zammıyla ve baʹzen meksûr olur yâhûd Cevherî kesr ile takyîdinde galat eyledi) Kızıl karıncalara denir; müfredi سُمْسُمَةٌ [sumsumet]tir. Şârih der ki zammla ve kesr ile olduğunu niçe e΄imme-i lügat sebt eyledi. Ve
سُمْسُمٌ [sumsum] Çabuk ve çâlâk adama denir.
اَلسِّمْسِمُ [es-simsim] (زِبْرِجٌ [zibric] vezninde) Şırlağan yağının dânesine denir ki tahrîfle susam taʹbîr olunur, Fârisîde guncid denir; lüzûcetli ve miʹdeyi ve femi müfsid yaʹnî ağızda râyiha-yı kerîheyi mûristir, muslihi ʹaseldir, munhazım olanı bedeni müsemmin ve yaprağının matbûhuyla naṯûl şaʹrı muslih ve mutavvildir. Ve berrî nevʹi ki Fârisî taʹbîr ile cebleheng demekle maʹrûftur, bu diyârlarda cebel-i Hindî dedikleridir, efʹalde خَرْبَقٌ [ḣarbaḵ] dedikleri dârûya karîbdir. Gâh olur ki ondan nısf-ı dirhemini bir dirheme dek meflûca iskâ eylemekle halâs bulurlar, lâkin bir dirhemini istiʹmâl hatar-nâktır; müfredi سِمْسِمَةٌ [simsimet]tir hâ’yla. Mütercim der ki bu maʹnâdan me΄hûz olarak ehl-i tasavvuf beyninde سِمْسِمَةٌ [simsimet] ıstılahlarındandır; şol maʹrifet-i dakîkadan ʹibârettir ki gâyet-i hafâda dakîk olur, ʹibâretten işâretle idrâk olunmaz. Ve
سِمْسِمٌ [simsim] جُلْجُلَانٌ [culculân] ismidir ki kişniş dedikleri tohumdur. Ve bir nevʹ hayye ismidir. Ve bir kumsal adıdır; meftûh olan سَمْسَمٌ [Semsem] musahhafı değildir.
اَلسَّمْسَمُ [es-semsem] (زَمْزَمٌ [zemzem] vezninde) ve
اَلسُّمَاسِمُ [es-sumâsim] (عُلاَبِطٌ [ʹulâbiṯ] vezninde) Tilkiye denir, ثَعْلَبٌ [šamp;aʹleb] gibi. Ve
سَمْسَمٌ [semsem] Ağuya denir, سَمٌّ [semm] maʹnâsına. Ve küçük cüsseli kurda denir, ʹalâ-kavlin mutlakan kurda denir. Ve bir kumsal adıdır. Ve
سُمَاسِمٌ [sumâsim] Hafîfü’r-rûh ve latîf ve serîʹ insân ve hayvâna denir. Ve bir kuş adıdır.
اَلسَّمْسَمُ [es-semsem] (ʹalâ-vezni اَلْعَرْعَر [el-ʹarʹar]) Tilki,ثَعْلَبٌ [šamp;aʹleb] maʹnâsına. Ve
سَمْسَمٌ [Semsem] Kezâlik bir yerin adıdır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı