ʹUmâret ~ عُمَارَةُ

Kamus-ı Muhit - عمارة maddesi

اَلْعُمَارَةُ [el-ʹumâret] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Bir yeri ʹimâret eylemek için verilen ücrete denir. Ve

عُمَارَةُ [ʹUmâret] Esâmîdendir.

اَلْعَمَرُ [el-ʹamer] (fethateynle) ve

اَلْعَمْرُ [el-ʹamr] (خَمْرٌ [ḣamr] vezninde) ve

اَلْعُمْرُ [el-ʹumr] (ʹayn’ın zammıyla) ve

اَلْعَمَارَةُ [el-ʹamâret] (أَمَارَةٌ [emâret] vezninde) Çok zaman yaşayıp kalmak maʹnâsınadır ki muʹammer olmak taʹbîr olunur; yukâlu: عَمِرَ الرَّجُلُ وَعَمَرَ عَمَرًا وَعَمْرًا وَعُمْرًا وَعَمَارَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا بَقِيَ زَمَانًا أَيْ طَوِيلاَ Ve muʹammer eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَمَرَهُ اللهُ أَيْ أَبْقَاهُ Ve bir adama bir nesneyi ʹömrü vechile yaʹnî kendisinin yâhûd o adamın müddet-i hayâtına taʹlîkle bahş ve iʹtâ eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: عَمَرْتُهُ إِيَّاهُ إِذَا جَعَلْتَهُ لَهُ عُمُرَهُ أَوْ عُمُرَكَ Ve

عَمَارَةٌ [ʹamâret] ve

عُمُورَةٌ [ʹumûret] (ʹayn’ın zammıyla) Bir adam mâlına ve hânesine mülâzemet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَمَرَ الرَّجُلُ مَالَهُ وَبَيْتَهُ عَمَارَةً وَعُمُورَةً إِذَا لَزِمَهُ Ve

عَمَارَةٌ [ʹamâret] Bir adamın mâlı onup âbâdân ve firâvân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَمَرَ الْمَالُ نَفْسُهُ وَعَمُرَ وَعَمِرَ عَمَارَةً مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالْخَامِسِ وَالرَّابِعِ إِذَا صَارَ عَامِرًا أَيْ كَثِيرًا وَافِرًا Ve

عَمَارَةٌ [ʹamâret] Baş kisvetine denir, takye ve kalensüve gibi. Ve

عَمَارَةٌ [ʹamâret] Kabîleden küçüğe denir ki murâd kabîleden münşaʹib olan küçük kâbile olacaktır; ʹayn’ın kesriyle de câ΄izdir. ʹAlâ-kavlin hayy-ı ʹazîm yaʹnî kabîleden küçük ve batndan büyük olup kendi başlarına konup göçer olan çokluk cemâʹattir, Türkmenler boy taʹbîr ederler. Ve شَعْبٌ [şaʹb] mâddesinde beyân olunmuştu ki رَأْسٌ [re΄s] ve شَعْبٌ [şaʹb] baʹdehu قَبِيلَةٌ [ḵâbîlet] baʹdehu عَمَارَةٌ [ʹamâret] ondan بَطْنٌ [baṯn] ve ondan فَخِذٌ [feḣiž] ıtlâk olunur. Ve

عَمَارَةٌ [ʹamâret] Beyne’l-ʹArab şol murassaʹ ve müzeyyen rukʹaya denir ki ser-gerde-i kavm ü kabîle olan adamın kendilerine mahsûs sâyebânlarına ʹalâmet-i riyâset için terkîʹ olunur, gûyâ ki şemse-i hayme-i vüzerâ΄ menzilinde olur. Ve

عِمَارَةٌ [ʹimâret] Tahiyyet ve teslîm maʹnâsınadır. Fi’l-asl “ʹömrün uzun olsun” diye duʹâ΄ maʹnâsına olup baʹdehu mutlak tahiyyet ve teslîmde istiʹmâl olundu; عَمَارٌ [ʹamâr] dahi bu maʹnâyadır hâ’sız. Ve

عَمْرٌ [ʹamr] (خَمْرٌ [ḣamr] vezninde) ve

عَمَارَةٌ [ʹamâret] Savm ve salât gibi Hak taʹâlâ dergâhına ʹibâdet eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir ki iʹmâr-ı dîn eylemektir; yukâlu: عَمَرَ رَبَّهُ عَمْرًا وَعَمَارَةً إِذَا عَبَدَهُ وَصَلَّى وَصَامَ

Vankulu Lugatı - عمارة maddesi

اَلْعِمَارَةُ [el-ʹimâret] (ʹayn’ın kesriyle) Yıkılan nesneyi yapmak; yukâlu: عَمَرْتُ الْخَرَابَ أَعْمُرُهُ عِمَارَةً مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve

عِمَارَةٌ [ʹimâret] Kabîle ve ʹâşîre maʹnâsına da gelir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı