ʹAvaḵ ~ عَوَقٌ

Kamus-ı Muhit - عوق maddesi

عَوَقٌ [ʹAvaḵ] (fethateynle) ʹAbdulḵays kabîlesinden bir batn ismidir; fuzalâ-yı seleften Munžir b. Mâlik ve Şeyhü’l-Buḣârî Muḩammed b. Sinân el-ʹAvaḵiyyân onlardandır. Ve

عَوَقٌ [ʹavaḵ] Açlık maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: أَخَذَنِي الْعَوَقُ أَيِ الْجُوعُ

عُوقٌ [ʹÛḵ] (نُوحٌ [nûḩ] vezninde) Selefte tûl-i kâmetle zebân-zede olan ʹÛc nâm kimsenin pederi ismidir ki ʹÛc b. ʹÛḵ tûl-i kâmette darb-ı meseldir. ʹÂmme-i nâsın ʹÛc b. ʹUnuḵ demeleri yanlıştır.

اَلْعَوْقُ [el-ʹavḵ] (سَوْقٌ [sevḵ] vezninde) Bir kimseyi bir işten alıkomak maʹnâsınadır; yukâlu: عَاقَهُ يَعُوقُهُ عَوْقًا إِذَا حَبَسَهُ وَصَرَفَهُ Ve geciktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَاقَهُ إِذَا ثَبَّطَهُ Ve

عَوْقٌ [ʹavḵ] Bir ehada hayr ve menfaʹati olmayan şahsa denir; fi’l-asl masdardır, ʹayn’ın zammıyla da câ΄izdir; cemʹi أَعْوَاقٌ [aʹvâḵ]tır; yukâlu: هُوَ عَوْقٌ مِنْ أَعْوَاقٍ أَيْ لَا خَيْرَ عِنْدَهُ Ve dâ΄imâ nâsı hayrdan sarf ve menʹ eden şahsa ıtlâk olunur, عَوْقَةٌ [ʹavḵat] dahi denir; yukâlu: فُلَانٌ عَوْقٌ وَعَوْقَةٌ إِذَا كَانَ يَعُوقُ النَّاسَ عَنِ الْخَيْرِ Ve ʹArabların “لَا يَكُونُ ذَلِكَ آخِرَ عَوْقٍ” kavlleri آخِرَ دَهْرٍ maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki zamânın nihâyetine kadar olmaz demektir ki عَوْقٌ [ʹavḵ] ve te΄hîrin tükendiği vakttir. Ve

عَوْقٌ [ʹavḵ] عَائِقٌ [ʹâ΄iḵ] maʹnâsına olur, ke-mâ se-yuzkeru. Ve derenin burgaç yerine denir; yukâlu: نَزَلُوا عَوْقَ الْوَادِي أَيْ مُنْعَرَجَهُ Ve Ḩicâz’da bir mevziʹ adıdır yâhûd bunda zammladır yâhûd zamm edenler galat eylediler yâhûd صُرَدٌ [ṡurad] veznindedir. Ve

عَوْقٌ [ʹavḵ] Hatun zevcinin kalbine girip yanında mergûb ve muʹteber olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَا عَاقَتِ الْمَرْأَةُ وَلَا لَاقَتْ عِنْدَ زَوْجِهَا أَيْ لَمْ تَلْصَقْ بِقَلْبِهِ Bu maʹnâ hâsıl-ı maʹnâdır ve mefʹûlden iktifâ ile böylece müstaʹmeldir ve hemîşe لَاقَتْ kelimesiyle müstaʹmeldir. Asl-ı terkîb مَا عَاقَتِ الْمَرْأَةُ زَوْجَهَا عَنِ النَّظَرِ وَالْمَحَبَّةِ إِلَى الْغَيْرِ وَلَا لَاقَتْ عِنْدَهُ أَيْ لَا لَصِقَتْ takdîrindedir, yaʹnî mer΄e zevcini gayra nazar ve muhabbetten sarf ile kendisine hasr ve tahsîs eylemedi demektir ki ʹindinde vakʹ ve iʹtibârı müstelzimdir. Ve liyâkat, iltisâk maʹnâsınadır ve terkîb-i mezbûr hemîşe makâm-ı nefye mahsûstur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı