اَلْقَسِمَةُ [el-ḵasimet] (ḵâf’ın fethi ve sîn’in kesri ve fethiyle) Bu dahi hüsn ü cemâl maʹnâsınadır; yukâlu: بِهِ قَسَامَةٌ وَقَسِمَةٌ أَيْ حُسْنٌ Ve yüze denir, vech maʹnâsına, ʹalâ-kavlin nâzırın nazarına mukâbil gelen yerine yâhûd üzerinde biten kıllara yâhûd burna yâ burnun iki taraflı semtine yâhûd burnun ortasına yâhûd kaşın üst tarafına yâhûd yanakların ʹayân olan yerlerine yâhûd iki gözün aralığına yâhûd yüzün yukarı tarafına yâhûd yanağın yukarı tarafına yâhûd göz yaşı aktığı yere yâhûd iki yanak ile burnun aralıklarına denir. Ve
قَسِمَةٌ [ḵasimet] ʹAttârın tablasına ve kutusuna denir; yukâlu: كَأَنَّهُ قَسِمَةُ الْعَطَّارِ أَيْ جَوْنَتُهُ
قِسْمَةٌ [ḵismet] Egerçi mü΄ennestir ve lâkin Bârî taʹâlânın ﴿فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ﴾ (النساء، 8) dediği kavlinde müzekker zamîri ircâʹ olunması ﴿وَإِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ﴾ (النساء، 8) kavlinden sonra mîrâs maʹnâsı yâhûd mâl maʹnâsı murâd olunduğuna binâ΄endir. Bu zikr olunan Cevherî tevcîhidir. Ve tâ tâ΄-i masdar olmağın أن ile masdar fiʹl maʹnâsınadır, yaʹnî أَنْ يُقْسَمَmaʹnâsınadır yâhûd murâd maʹnâ-yı قَسَامَةٌ [ḵasâmet]tir demek dahi vechden hâric değildir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı