اَلْمَسْدُ [el-mesd] (mîm’in fethi ve sîn’in sükûnuyla) İpi bükmek; tekûlu: مَسَدْتُ الْحَبْلَ أَمْسُدُهُ أَيْ أُجِيدُ فَتْلَهُ Ve
مَسْدٌ [mesd] Bir kimsenin hılkati fermûde ve kavî olmak; yukâlu: هَذِهِ جَارِيَةٌ حَسَنَةُ الْمَسْدِ وَحَسَنَةُ الْعَصَبِ وَحَسَنَةُ الْجَدْلِ وَحَسَنَةُ الْأَرْمِ Ve bu cümlenin maʹnâları mütekâribdir, حَسَنَةُ الْخَلْقِ maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı