اَلْمِسِّيكُ [el-missîk] (سِكِّيتٌ [sikkît] vezninde) ve
اَلْمُسَكَةُ [el-museket] (هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) ve
اَلْمُسُكُ [el-musuk] (عُنُقٌ [ʹunuḵ] vezninde) Bunlar da bahîl ve mümsik şahsa denir; yukâlu: رَجُلٌ مِسِّيكٍ وَمُسَكَةٌ وَمُسُكٌ أَيْ بَخِيلٌ Ve
مِسِّيكٌ [missîk] Çok su alan kırbaya ıtlâk olunur; yukâlu: سِقَاءٌ مِسِّيكٌ أَيْ كَثِيرُ الْأَخْذِ لِلْمَاءِ Ve
مُسَكَةٌ [museket] (هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Şol eli kuvvetli zûr-dest adama denir ki bir nesneyi tutup zabt eyledikte bir kimse onu elinden kurtarmağa kâdir olmaya; yukâlu: رَجُلٌ مُسَكَةٌ إِذَا أَمْسَكَ بِشَيْءٍ لَمْ يُقْدَرْ عَلَى تَخْلِيصِهِ مِنْهُ Bunun cemʹi مُسَكٌ [musek]tir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde.
اَلْمُسْكَةُ [el-musket] (mîm’in zammı ve sîn’in sükûnuyla) Bakiyye maʹnâsına; yukâlu: فِيهِ مُسْكَةٌ مِنْ خَيْرٍ أَيْ بَقِيَّةٌ Ve
مُسْكَةٌ [musket] Kezâlik şol kuyuya derler ki yeri berk olmağın içi taşla örülmemiş ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı