اَلْمَطَرُ [el-meṯar] (fethateynle) Yağmura denir, مَاءُ السَّحَابِ [mâu’s-seḩâb] maʹnâsına; cemʹi أَمْطَارٌ [emṯâr]dır. Ve
مَطَرٌ [Meṯar] Esâmîdendir: Meṯar el-Leyšamp;î ve Meṯar b. Hilâl ve Meṯar b. ʹUkâmis ashâbdandır. Ve Meṯar eṯ-Ṯufâvî ve Meṯar b. Ebî Sâlim ve Meṯar b. ʹAvn ve Meṯar b. Ṯuhmân ve Meṯar b. Meymûn muhaddislerdir.
اَلْمُطِرُّ [el-Muṯirr] (مُصِرٌّ [muṡirr] vezninde) Muḣayyel b. Şicne nâm kimsenin feresi ismidir. Ve
مُطِرٌّ [muṯirr] Bilâ-mûcib nâ-becâ olan hışm ve gazaba vasf olur; yukâlu: غَضِبَ عَلَيْنَا غَضَبًا مُطِرًّا أَيْ فِي غَيْرِ مَوْضِعِهِ وَفِيمَا لاَ يُوجِبُهُ
اَلْمُطُورُ [el-muṯûr] (ظُهُورٌ [żuhûr] vezninde) Gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَطَرَ الرَّجُلُ مُطُورًا فِي الْأَرْضِ إِذَا ذَهَبَ Ve
مَطْرٌ [maṯr] ve
مُطُورٌ [muṯûr] Sürʹat eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَطَرَ الْفَرَسُ مَطْرًا وَمُطُورًا إِذَا أَسْرَعَ Ve
مَطْرٌ [maṯr] Kırbayı doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَطَرَ الْقِرْبَةَ إِذَا مَلَأَهَا Ve kuş kısmı havâdan sürʹatle nüzûl eylemek maʹnâsınadır, yağmur gibi; yukâlu: مَطَرَتِ الطَّيْرُ إِذَا أَسْرَعَتْ فِي هُوِيِّهَا Ve bir nesneyi alıp götürmek maʹnâsına bâ ile istiʹmâl olunur; tekûlu: لاَ أَدْرِي مَنْ مَطَرَ بِهِ أَيْ أَخَذَهُ
اَلْمُطُورُ [el-muṯûr] (zammeteynle) Gitmek, zehâb maʹnâsına; yukâlu: مَطَرَ الرَّجُلُ فِي الْأَرْضِ مُطُورًا إِذَا ذَهَبَ Ve
مُطُورٌ [muṯûr] Sürʹat etmeğe de derler; yukâlu: مَرَّ الْفَرَسُ يَمْطُرُ مَطْرًا وَمُطُورًا أَيْ أَسْرَعَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı