miḋrab ~ مِضْرَبٌ

Kamus-ı Muhit - مضرب maddesi

اَلْمِضْرَبُ [el-miḋrab] (مِنْبَرٌ [minber] vezninde) Kesîrü’d-darb maʹnâsınadır ki zikr olundu. Ve

مِضْرَبٌ [miḋrab] Vuracak âlete denir. Ve oba ve sâyevân taʹbîr olunan büyük çadıra denir, gûyâ ki darb-ı evtâda âlet olmuştur; yukâlu: نَصَبَ الْمِضْرَبَ أَيِ الْفُسْطَاطَ الْعَظِيمَ

اَلْمَضْرَبُ [el-maḋrab] (مَقْعَدٌ [maḵʹad] vezninde) İlikli kemiğe denir. Ve

مَضْرَبٌ [maḋrab] ve

مَضْرَبَةٌ [maḋrabet] (hâ’yla) Kılıcın ağızına denir ki çalım yeridir. Râ’ların kesriyle de câ΄izdir. ve

مَضْرِبٌ [maḋrib] (râ’nın kesriyle) İsm-i mekândır, nesne darb olunacak mahalle denir, meselâ مَضْرِبُ الْعَسَلِ [maḋribu’l-ʹasel] bal çalacak kap demektir. Ve bal, elezz-i eşyâ olmakla ʹArablar cimâʹı ona teşbîh ederler. Ve عَسَلَةٌ [ʹaselet] ki hâ’yladır, bir mikdâr bala denir. Ve عُسَيْلَةٌ [ʹuseylet] ki musaggarıdır, bunlardan tarafeyne mazinne-i iltizâz olmalarıyla zeker ve ferci istiʹâre edip ve مضرب [maḋrib]leriyle peder ve mâder taraflarını irâde ederler ki soy ve neseb ve karâbet olacaktır, ona mebnî “Filân kimse fürû-mâye ve bî-asl ve mechûlü’n-nesebdir” diyecek yerde “مَا يُعْرَفُ لَهُ مَضْرِبُ عَسَلَةٍ” derler, مَا يُعْرَفُ لَهُ أَصْلٌ وَلاَ قَوْمٌ وَلاَ أَبٌ وَلاَ شَرَفٌ maʹnâsına. Burada mütercim-i Siḩâh’ın te΄vîline nazar oluna.

Vankulu Lugatı - مضرب maddesi

اَلْمَضْرِبُ [el-maḋrib (mîm’in fethi ve ḋâd’ın sükûnuyla ve râ’nın kesriyle) Şol vakttir ki dişi erkek isteye; yukâlu: أَتَتِ النَّاقَةُ عَلَى مَضْرِبِهَا Yaʹnî nâka erkek istemek zamânına geldi ki zamânı mekân gibi kılmışlardır. Ve tahkîr mahallinde “مَا لَهُ مَضْرِبُ عَسَلَةٍ” derler, yaʹnî neseb ve mâl cihetinden aslâ kadr ve iʹtibârı yoktur, bal parasına olan iʹtibâr denli. Ve “مَا أَعْرِفُ لَهُ مَضْرِبَ عَسَلَةٍ” dahi derler, yaʹnî onun aslında ve ʹurûkunda katʹâ kadr ve iʹtibâr bilinmedi. Ve مَضْرِبُ السَّيْفِ [maḋribu’s-seyf] kılıcın ucundan bir karış nihâyet bulduğu yere derler ki çalım yeridir ve مَضْرِبَةُ السَّيْفِ [maḋribetu’s-seyf] dahi derler. Ve

مَضْرِبٌ [maḋrib] Şol kemiğe derler ki onda ilik olur: تَقُولُ لِلشَّاةِ إِذَا كَانَتْ مَهْزُولَةً مَا يُرِمُّ مِنْهَا مَضْرِبٌ Yaʹnî kaçan ki onun kemiği ufatılsa ondan ilik çıkmaz. إِرْمَامٌ [irmâm] râ-i mühmele ve mîmeyn ile ilikli olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَرَمَّ الْعَظْمُ أَيْ جَرَى فِيهِ الرِّمُّ وَهُوَ الْمُخُّ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı