اَلنَّفَاذُ [en-nefâž] (nûn’un fethiyle) ve
اَلنُّفُوذُ [en-nufûž] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir nesne bir âher nesneye dokunup işledikten sonra öte tarafına geçip savuşmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَفَذَ السَّهْمُ الرَّمِيَّةَ نَفَاذًا وَنُفُوذًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا جَازَ عَنْهَا وَخَلَصَ مِنْهَا Ve
نَفَاذٌ [nefâž] ve
نَفْذٌ [nefž] Ok dokunduğu nişânın yâhûd sâ΄ir nesnenin içerisine işleyip gerisi henüz içeride olduğu hâlde ucu öte tarafından çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَفَذَ السَّهْمُ مِنَ الرَّمِيَّةِ نَفَاذًا وَنَفْذًا إِذَا خَالَطَ جَوْفَهَا وَخَرَجَ طَرَفُهُ مِنَ الشِّقِّ اْلآخَرِ وَسَائِرُهُ فِيهِ Ve
نَفَاذٌ [nefâž] Nahviyyûn ıstılâhında izmâr için olan hâ-i vaslın harekesinden ʹibârettir; işbu “تَجَرَّدَ الْمَجْنُونُ فِي كِسَائِهِي” mısraʹında كِسَائِهِ zamîrinin kesresi gibi.
اَلنَّفَذُ [en-nefež] (fethateynle) Çıkacak yer, مَنْفَذٌ [menfež] maʹnâsına; ve minhu kavluhum: أَتَى بِنَفَذِ مَا قَالَ أَيْ بِالْمَخْرَجِ مِنْهُ Yaʹnî “Sözünün ʹuhdesinden çıktı.” Ve
نَفَذٌ [nefež] Geçmek maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: طَعْنَةٌ لَهَا نَفَذٌ أَيْ نَافِذٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı