hill ~ هِلٌّ

Kamus-ı Muhit - هل maddesi

اَلْهِلُّ [el-hill] (hâ’nın kesriyle) Bu dahi ayın ibtidâsına denir; tekûlu: أَتَيْتُهُ فِي هَلَّةِ الشَّهْرِ وَهِلِّهِ وَإِهْلَالِهِ أَيِ اسْتِهْلَالِهِ يَعْنِي وَقْتَ اسْتِهْلَالِهِ Ve

هِلٌّ [hill] Yalnızca bir kat câme ile duran hatuna denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ هِلٌّ أَيْ مُتَفَضِّلَةٌ فِي ثَوْبٍ وَاحِدٍ

اَلْهَلُّ [el-hell] (hâ’nın fethi ve lâm’ın teşdîdiyle) Yağmur sağanaklı yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَلَّ الْمَطَرُ هَلًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا اشْتَدَّ انْصِبَابُهُ Ve yeni ay görünmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَلَّ الْهِلَالُ إِذَا ظَهَرَ Ve ayın gurresi görünmek maʹnâsınadır ki شَهْرٌ [şehr]e müsned olur; yukâlu: هَلَّ الشَّهْرُ إِذَا ظَهَرَ هِلَالُهُ وَلَا تَقُلْ أَهَلَّ الشَّهْرُ إِهْلَالًا Ve ferah-nâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَلَّ الرَّجُلُ إِذَا فَرِحَ Ve haykırmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَلَّ الرَّجُلُ إِذَا صَاحَ Ve

هَلٌّ [hell] Nâzük nesc olunmuş sevbe denir; yukâlu: ثَوْبٌ هَلٌّ أَيْ رَقِيقُ النَّسْجِ

هَلْ [hel] (hâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Kelime-i istifhâmdır; أَمْ ve بَلْ ve قَدْ kelimeleri menzilelerinde istiʹmâl olunur. Ve cezâ΄ maʹnâsına gelir. Ve caḩd ve nefy maʹnâsına olur. Ve emr manâsına olur. Ve gâh olur ki هَلْ kelimesine harf-i taʹrîf dâhil olup ism-i muʹreb olur. Ebu’d-Duḵayş nâm aʹrâbîye هَلْ لَكَ فِي زُبْدٍ وَتَمْرٍ dediklerinde cevâbında أَشَدُّ الْهَلِّ dedi, hurûf-ı usûlün ʹadedi ismde tekmîl olmak için lâm’ı müşedded kıldı. Ve هَلْ [hel] kelimesinde أَلْ [el] dahi lügattır ve musaggarında هُلَيْلٌ [huleyl] denir ve هُلَيَّةٌ [huleyyet] ve هُلَيٌّ [huleyy] denir yâ-yı müşeddede ile.

Vankulu Lugatı - هل maddesi

هَلْ [hel] (hâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Harf-i istifhâmdır. Kaçan onu ism kılsan lâm’ı müşedded kılarsın. Ḣalîl eyitti: Ebu’d-Duḵayş’e هَلْ لَكَ فِي ثَرِيدَةٍ dedikte eyitti: أَشَدُّ الْهَلِّ Yaʹnî lâm’ı müşedded kıldı, harf-i usûl ismde tekmîl olunsun diye. İbnu’s-Sikkît eyitti: Kaçan sana هَلْ لَكَ كَذَا deseler لِي فِيهِ dersin yâhûd إِنَّ لِي فِيهِ veyâhûd مَا لِي فِيهِ dersin ve إِنَّ لِي فِيهِ هَلًّا demezsin, zîrâ هَلْ لَكَ فِي كَذَا kavlinde takdîr هَلْ لَكَ فِيهِ حَاجَةٌ tir, pes حَاجَةٌ hazf olunmuştur, karîne makâmla maʹlûm olduğuna binâ΄en. Çünkü sâ΄il su΄âlinde hazf etti, mucîb dahi cevâbında hazf eyler. Ve هَلْ [hel] gâh olur قَدْ maʹnâsına istiʹmâl olunur; minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنْسَانِ﴾ (الإنسان، 1) مَعْنَاهَا قَدْ أَتَى قَالَهُ أَبُو عُبَيْدَةَ Ve gâh olur هَلْ [hel] مَا [mâ] maʹnâsına olur; yukâlu: “هَلْ هِيَ إِلَّا تَطْلِيقْ” وَلِهَذَا أَدْخَلْتَ إِلَّا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı