اَلْإِكْنَابُ [el-iknâb] (hemzenin kesriyle) Bu dahi dürüşt ve galîz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَكْنَبَ الشَّيْءُ إِذَا غَلُظَ Ve el kesret-i ʹamelden nasırlanmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَكْنَبَتْ يَدُهُ إِذَا غَلُظَتْ مِنَ الْعَمَلِ Ve bir kimsenin içerisi kabz olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَكْنَبَ عَلَيْهِ بَطْنُهُ إِذَا اشْتَدَّ Bunda عَلَى ile istiʹmâli kabzın sıkleti münkabız üzere müstevlî olduğuna mebnîdir. Ve dil tutulmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَكْنَبَ لِسَانُهُ إِذَا احْتَبَسَ
اَلْإِكْنَابُ [el-iknâb] (hemzenin kesriyle) El kesret-i ʹamelden nasır bağlamak; yukâlu: أَكْنَبَتْ يَدَاهُ وَلَا يُقَالُ كَنَبَتْ يَدَاهُ Ve bu makâmda sâhib-i Ṡurâḩكَنَبٌ [keneb] “şûhgîn şuden-i dest” demiştir yaʹnî el kîrli olmadır demiştir, galat etmiştir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı