اَلتَّحْلِيءُ [et-taḩlî΄] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) ve
اَلتَّحْلِئَةُ [et-taḩli΄et] (تَجْرِبَةٌ [tecribet] vezninde) Tard ve menʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَلَّئَهُ تَحْلِيئًا وَتَحْلِئَةً إِذَا طَرَدَهُ وَمَنَعَهُ Ve vermek iʹtâ΄ maʹnâsına; yukâlu: حَلَّئَهُ دِرْهَمًا أَيْ أَعْطَاهُ إِيَّاهُ ve emmâ kavluhum: حَـلَّأَ السَّوِيقَ fe-hemezû gayre mehmûzin, yaʹnî bu mâdde fi’l-asl حَلْوَاء [ḩalvâ΄] lafzından me΄hûz olmakla muʹtel olup mehmûz değil iken mehmûz diyerek istiʹmâl eylediler.
اَلتِّحْلِيءُ [et-tiḩlî΄] ve
اَلتِّحْلِئَةُ [et-tiḩli΄et] (tâ’ların kesri ve ḩâ’nın sükûnu ve lâm-ı meksûre ile) Derinin yüzünde olan tüylere ve câ-be-câ leke ve vesaha denir. Ve
تِحْلِيءٌ [tiḩlî΄] Şol deriye denir ki soyulup kazınır iken bıçak rahneleriyle fâsid ve tebâh olmuş ola. Ve
تِحْلِئَةٌ [tiḩli΄et] Şol sakîl ve bed-meniş kimseye denir ki deri vesahı gibi adama yapışıp elbette magmûm ve mükedder eder ola; yukâlu: رَجُلٌ تِحْلِئَةٌ أَيْ يَلْزَقُ بِالإِنْسَانِ فَيَغُمُّهُ
اَلتَّحْلِئَةُ [et-taḩli΄et] ve
اَلتَّحْلِيءُ [et-taḩlî΄] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْمِلَة [et-tekmilet] ve اَلتَّكْمِيل [et-tekmîl]) Deveyi sudan menʹ etmek; tekûlu: حَلَّأْتُ الْإِبِلَ عَنِ الْمَاءِ إِذَا طَرَدْتَهَا وَمَنَعْتَهَا أَنْ تَرِدَهُ Ve ammâ حَلَّأْتُ السَّوِيقَ dedikleri aslında mehmûz değildir, zîrâ حَلْوَاء [ḩelvâ΄]dan me΄hûzdur, pes hemzesi ʹârızîdir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı