اَلتَّنُّورُ [et-tennûr] (tâ’nın fethi ve nûn-ı müşeddedenin zammıyla) Ekmek pişirecek ocağa ve fırına denir, كَانُونُ الْخُبْزِ [kânûnu’l-ḣubz] maʹnâsına.
اَلتَّنَوُّرُ [et-tenevvur] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Rûşen ve aydın olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَنَوَّرَ الْمَكَانُ إِذَا أَضَاءَ Ve hammâm otu sürünmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَنَوَّرَ الرَّجُلُ إِذَا تَطَلَّى بِالنُّورَةِ Ve ʹasker bozulmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَنَوَّرَ الْقَوْمُ إِذَا انْهَزَمُوا Ve ıraktan âteş görmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَنَوَّرُوا النَّارَ مِنْ بَعِيدٍ إِذَا تَبَصَّرُوهَا
اَلتَّنُّورُ [et-tennûr] (tâ’nın fethi ve nûn’un zammı ve teşdîdiyle) Şol nesnedir ki onda ekmek pişirirler; ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَفَارَ التَّنُّورُ﴾ (هود 40، المؤمنون 27) Kâle ʹAlî kerremallâhu vechehu: هُوَ وَجْهُ الْأَرْضِ yaʹnî تَنُّورٌ [tennûr]dan murâd yer yüzüdür.
اَلتَّنَوُّرُ [et-tenevvur] (fethateynle ve vâv’ın zammı ve teşdîdiyle) Âteşi ıraktan görmek; tekûlu: تَنَوَّرْتُ النَّارَ مِنْ بَعِيدٍ إِذَا تَبَصَّرْتَهَا Ve
تَنَوُّرٌ [tenevvur] Hırızma sürünmeğe de derler; yukâlu: تَنَّوَّرَ الرَّجُلُ إِذَا تَطَلَّى بِالنَّوْرَةِ Ve تَطَلِّي [teṯallî] طِلَا [ṯilâ]dandır, sürünmek maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı