el-mutteki΄ ~ اَلْمُتَّكِئُ

Kamus-ı Muhit - المتكئ maddesi

اَلْمُتَّكِئُ [el-mutteki΄] (إِتِّكَاءٌ [ittikâ΄]dan ism-i fâʹildir) Bir nesneye söykenip dayanan kimseye denir: ve kavluhu sallallâhu ʹaleyhi ve sellem: “أَمَّا أَنَا فَلاَ آكُلُ مُتَّكِئًا” أَيْ جَالِسًا عَلَى هَيْئَةِ الْمُتَمَكِّنِ الْمُتَرَبِّعِ وَنَحْوِه مِنَ الْهَيْئَاتِ الْمُسْتَدْعِيَةِ لِكَثْرَةِ الأَكْلِ وَكَانَ جُلُوسُهُ عَلَيْهِ السَّلاَمُ لِـْلأَكْلِ مُسْتَوْفِزًا مُقْعِيًا غَيْرَ مُتَرَبِّعٍ وَلاَ مُتَمَكِّنٍ وَلَيْسَ الْمُرَادُ الْمَيْلَ عَلَى شِقٍّ كَمَا يَظُنُّهُ عَوَامُّ الطَّلَبَةِ Sâhib-i Nihâye’nin ve Râġıb’ın tahkîki üzere işbu إِتِّكَاءٌ [ittikâ΄] ve تَوَكُّؤٌ [tevekku΄] mâddeleri وِكَاءٌ [vikâ΄] mâddesinden ki kırbanın ağızı bağına denir, me΄hûzlardır, bir nesneye söykenip dayanmak gûyâ ki onunla bağlanmak gibi olur. Pes mantûk-ı hadîs budur ki “Ben taʹâm ettiğim vaktte ekkâl cülûsu gibi üzerinde olduğum firâş ve kilime gereği gibi çöküp ittikâ ederek temekkün ve terabbuʹ hey΄etleri üzere kuʹûd eylemem, zîrâ Server-i enâm ʹaleyhi’s-salâtu ve’s-selâm hazretleri taʹâm için sofra-zîb-i kuʹûd olduklarında gûyâ ki hemân bir iki lokma tenâvül edip kıyâm eder vazʹında çömelip hafîfçe kuʹûd ederler idi.” Mefhûm-ı şerîf, şiddet-i şereh ü iştihâ ve kesret-i eklden nehyi mutazammındır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı