اَلْجَمُوحُ [el-cemûḩ] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Başı pek sert yavuz ata denir; yukâlu: فَرَسٌ جَمُوحٌ إِذَا كَانَ يَعْتَزُّ فَارِسَهُ وَيَغْلِبُهُ Ve
جَمُوحٌ [Cemûḩ] Esmâdandır. Ve Müslim b. ʹAmr el-Bâhilî feresinin ismidir. Ve
جَمُوحٌ [cemûḩ] Kendi heves ve hevâsına tâbiʹ olup aslâ nush ve terbiye ile red ve menʹi kâbil olmayan kimseye ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ جَمُوحٌ إِذَا كَانَ يَرْكَبُ هَوَاهُ فَلاَ يُمْكِنُ رَدُّهُ
اَلْجَمُوحُ [el-cemûḩ] (cîm’in fethiyle) Başı pek olan at; yukâlu: فَرَسٌ جَمُوحٌ Ve
جَمُوحٌ [cemûḩ] Şol kişiye derler ki kendi hevâsına tâbiʹ olup menʹle memnûʹ olmaya.
اَلْجُمُوحُ [el-cumûḩ] ve
اَلْجِمَاحُ [el-cimâḩ] (cîm’in evvelde zammı sânîde kesriyle) At baş pekliği edip sâhibine gâlib olmak. Ve ʹavret talâk verilmezden o kendi evinden çıkıp akribâsı yanına varmak; yukâlu: جَمَحَتِ الْمَرْأَةُ مِنْ زَوْجِهَا إِذَا خَرَجَتْ مِنْ بَيْتِهِ إِلَى بَيْتِ أَهْلِهَا Ve
جُمُوحٌ [cumûḩ] Sürʹat etmeğe dahi derler; yukâlu: جَمَحَ أَيْ أَسْرَعَ Ebû ʹUbeyde eyitti: Bârî taʹâlânın ﴿لَوَلَّوْا إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ﴾ (التوبة 57) kavl-i şerîfinde يَجْمَحُونَ [yecmeḩûne] يُسْرِعُونَ [yusriʹûne] maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı