اَلْمِدَادُ [el-midâd] (mîm’in kesriyle) Yazı yazacak mürekkebe denir, نِقْسٌ [niḵs] gibi. Ve fışkıya ve gübreye denir, سِرْقِينٌ [sirḵîn] maʹnâsına. Ve çerâğın yanmasına meded ve medâr olan zeytûn yağı ve şırlığan makûlesi yağa denir. Ve örneğe denir, misâl maʹnâsına; yukâlu: هَذَا عَلَى مِدَادٍ وَاحِدٍ أَيْ عَلَى مِثَالٍ وَاحِدٍ Ve tarîka ve üslûb ve vetîre maʹnâsınadır; yukâlu: بَنَوْا بُيُوتَهُمْ عَلَى مِدَادٍ وَاحِدٍ أَيْ عَلَى طَرِيقَةٍ وَاحِدَةٍ Ve
مِدَادٌ [midâd] Mâ-bihi’l-medd maʹnâsınadır, kendisiyle bir nesne çoğalıp firâvân olan şey΄ olacaktır; ve minhu’l-hadîsu: “فِي الْحَوْضِ مِيزَابَانِ مِدَادُهُمَا اَلْجَنَّةُ” أَيْ تَمُدُّهَا أَنْهَارُ الْجَنَّةِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı