اَلْإِسْبَالُ [el-isbâl] (hemzenin kesri ve sîn’in sükûnuyla) Ekin baş bağlamak; yukâlu: أَسْبَلَ الزَّرْعُ إِذَا خَرَجَ سُنْبُلُهُ Ve
إِسْبَالٌ [isbâl] Yağmur yâhûd göz yaşı birbiri ardınca inmeğe dahi derler; yukâlu: أَسْبَلَ الْمَطَرُ وَالدَّمْعُ إِذَا هَطَلَ Ve Ebû Zeyd eyitti: أَسْبَلَتِ السَّمَاءُ derler. Ve bundan ism سَبَلٌ [sebel] gelir ki سَبَلٌ [sebel] bulutla yer arasında olan yağmurdur, buluttan çıkıp yere vâsıl olmadan. Ve
أَسْبَالٌ [esbâl] İzârı salıvermeğe dahi derler; yukâlu: أَسْبَلَ إِزَارَهُ أَيْ أَرْخَاهُ Ve
سَبَلٌ [Sebel] ʹArabda bir muʹteber atın ismidir ki o Ġanî nâm kimsenin atı olan Aʹvec’in anasıdır. Ve Aʹvec ibtidâ Benî Âkil’in idi, sonra Benî Hilâl b. ʹÂmir’in oldu.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı