Mü΄ellifin إِمَارَةٌ [imâret]te kesr-i hemze ve feth dediği sâbıkan zikr olunduğu üzere ism ve masdar olduğuna mebnîdir. Mütercim der ki Müstakîm-zâde merhûmun beyânına göre “bay” lafzı ki Türkîde zengin adama denir, evlâd-ı ʹArab bunu bey ve emîr maʹnâsında istiʹmâl ederler, Ṯumanbay, Yalbay, Ḣayrbay, Ḵayıtbay gibi. Ve أَمِيرٌ [emîr] seyyid maʹnâsına olmak Türkîde ʹörf olmuştur, eğerçi siyâdet-i kavm imâreti müstelzimdir. Lâkin ʹArabîda seyyide شَرِيفٌ [şerîf] ve sâdâta أَشْرَافٌ [eşrâf] dedikleri şerefte âl-i ʹabâdır. İntehâ. Ve
أَمِيرٌ [emîr] Aʹmâyı yedip götüren adama denir. Ve komşuya ıtlâk olunur. Ve
أَمِيرٌ [emîr] مُؤَامَرٌ [muʹâmer] maʹnâsınadır ki ism-i mefʹûldür, müşâvir demektir ki kendisiyle umûr müşâvere olunan kimseden ʹibârettir ve minhu’l-hadîsu: “أَمِيرِي مِنَ الْمَلاَئِكَةِ جِبْرِيلُ” أَيْ صَاحِبُ مَشْوَرَتِي
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı