اَلْحَتَدُ [el-ḩated] (fethateynle) Bir nesnenin asl ve cevheri hâlis ve pâkîze olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَتِدَ الشَّيْءُ حَتَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ حَتِدًا
اَلْحَتِدُ [el-ḩatid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Her şey΄in hâlisü’l-asl ve pâk-cevher olanına denir; yukâlu: هُوَ حَتِدٌ أَيْ خَالِصُ الْأَصْلِ
اَلْحُتُدُ [el-ḩutud] (zammeteynle) Şol göze denir ki aslâ suyu munkatıʹ olmaya ki murâd şırlığanlı göz olacaktır; yukâlu: عَيْنٌ حُتُدٌ إِذَا كَانَتْ لاَ يَنْقَطِعُ مَاؤُهَا Cevherî burada عَيْنٌ [ʹayn]ı pınara haml eylemekle vehm eylemiştir. Şârih der ki Zebîdî Muḣtaṡaru’l-ʹAyn’da Cevherî’ye muvâfık sebt eylemiştir. Ve
حُتُدٌ [ḩutud] (zammeteynle) Uyûn-ı münselikaya denir ki سُلاقٌ [sulâḵ] ʹilletine uğramış gözlerdir. Ve سُلاقٌ [sulâḵ] bir ʹillettir ki eskeri gözün pınarında zuhûr eder hiddetli rutûbettir, giderek yayılıp gözün fesâdına mü΄eddî olur. ʹAlâmetleri göz kapakları kızarıp galîz olmaktır ve gâhça kirpik biten yerlerin takarruhuna mü΄eddî olur. O göze şil taʹbîr olunur. Ve bu maʹnâda حُتُدٌ [ḩutud] cemʹdir, حَتَدٌ [ḩated] müfredidir, fethateynle; kezâlik حَتُودٌ [ḩatûd] müfredidir, صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde. Ve
حُتُدٌ [ḩutud] (zammeteynle) Bir şey΄in asl ve cevher ve mâddesine denir.
اَلْحُتُدُ [el-ḩutud] (zammeteynle) Şol pınara derler ki suyu kesilmeye.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı