el-ḩuṯâṯ ~ اَلْحُطَاطُ

Kamus-ı Muhit - الحطاط maddesi

اَلْحُطَاطُ [el-ḩuṯâṯ] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Bed râyihaya denir; yukâlu: مَا هَذَا الْحُطَاطُ أَيِ الرَّائِحَةُ الْخَبِيثَةُ

اَلْحَطَاطُ [el-ḩaṯâṯ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Sivilceye şebîh hurde hurde kabarcıklara denir ki zeker başının kıyılarının iç yüzünde yâhûd çevresinde zuhûr eder, kurdeşeni kabarcıkları gibi. Ve baʹzen çehrede dahi zuhûr edip irinleşir, lâkin çıban olmaz. Müfredi حَطَاطَةٌ [ḩaṯâṯat]tır. Ve

حَطَاطٌ [ḩaṯâṯ] Sütün yüzünde olan kaymağa denir; tekûlu: أَتَانَا بِالْحَطَاطِ فَأَكَلْنَا أَيْ زُبْدَ اللَّبَنِ Ve

حَطَاطُ الْكَمَرَةِ [ḩaṯâṯu’l-kemeret] Zeker başının kıyılarına denir.

اَلْحِطَاطُ [el-ḩiṯâṯ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Deve yürürken bir yanı üzere yulara zor verip dayanmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَطَّ الْبَعِيرُ حِطَاطًا إِذَا اعْتَمَدَ فِي الزِّمَامِ عَلَى أَحَدِ شِقَّيْهِ Ve taʹâm üzere avrılıp çökerek harıl harıl yemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَطَّ فِي الطَّعَامِ إِذَا أَكَلَهُ يَعْنِي مُنْحَطًّا Ve devenin pek susuzluktan akciğeri burulup böğrüne yapışmakla sâhibi orasını bilekçesiyle sığayıp ovuşturarak böğründen ayırmak maʹnâsınadır; yukâlu: حُطَّ الْبَعِيرُ عَلَى بِنَاءِ الْمَفْعُولِ حِطَاطًا إِذَا طَنِيَ فَالْتَوَتْ رِئَتُهُ بِجَنْبِهِ فَحَطَّ الرَّحْلَ عَنْ جَنْبِهِ بِسَاعِدِهِ دَلْكًا عَلَى حِيَالِ الطَّنَى حَتَّى يَنْفَصِلَ عَنِ الْجَنْبِ

Vankulu Lugatı - الحطاط maddesi

اَلْحَطَاطُ [el-ḩaṯâṯ] (ḩâ’nın fethiyle) Şol sivilcelerdir ki zeker başının etrâfında zâhir olur. Ve gâh olur yüzde zâhir olana dahi ıtlâk olunur.

اَلْحِطَاطُ [el-ḩiṯâṯ] (ḩâ’nın kesriyle) Deve yürürken yularına dayanarak yürümek.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı