el-ḣidʹ ~ اَلْخِدْعُ

Kamus-ı Muhit - الخدع maddesi

اَلْخَدِعُ [el-ḣadiʹ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Beri öte tilkilik eden kelere vasf olur ki sayyâdını oynatır; yukâlu: ضَبٌّ خَدِعٌ أَيْ مُرَاوِغٌ

اَلْخَدْعُ [el-ḣadʹ] (ḣâ’nın fethi ve kesriyle) Bir adamı aldayıp âgâh olmadığı semtten ona zarar kasd eylemek maʹnâsınadır, Türkîde renk ve al ve dubara eylemek ve nakş geçmek taʹbîr olunur; yukâlu: خَدَعَهُ خَدْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا خَتَلَهُ وَأَرَادَ بِهِ الْمَكْرُوهَ مِنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُهُ Ve keler kısmı yuvasına girmek maʹnâsına müstaʹmeldir ki hudʹa ile girer; yukâlu: خَدَعَ الضَّبُّ فِي جُحْرِهِ إِذَا دَخَلَ Ve ağızda tükürük kurumak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَدَعَ الرِّيقُ إِذَا يَبِسَ Ve civân-merd olan adam imsâk eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَدَعَ الْكَرِيمُ إِذَا أَمْسَكَ Ve libâsı iki kat eylemek maʹnâsınadır ki murâd astar geçirmektir. Şârih bu gûne tahrîr eylemiştir; yukâlu: خَدَعَ الثَّوْبَ إِذَا ثَنَّاهُ Ve yağmur az yağmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki sinîn-i sâbıkaya nisbet hudʹa eylemiştir; yukâlu: خَدَعَ الْمَطَرُ إِذَا قَلَّ Ve umûr ve ahvâl muhtelif ve muhtelit olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَدَعَتِ الْأُمُورُ إِذَا اخْتَلَفَتْ Ve bir adamın mâlı azalmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَدَعَ الرَّجُلُ إِذَا قَلَّ مَالُهُ Ve göz içre batmak maʹnâsınadır ki دُخُولُ الضَّبِّ maʹnâsındandır; yukâlu: خَدَعَتْ عَيْنُهُ إِذَا غَارَتْ Ve güneşin cirmi gurûb eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَدَعَتْ عَيْنُ الشَّمْسِ إِذَا غَابَتْ Ve pazar kesâda varmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَدَعَتِ السُّوقُ إِذَا كَسَدَتْ

Vankulu Lugatı - الخدع maddesi

اَلْخِدْعُ [el-ḣidʹ] (ḣâ’nın kesri ve dâl’ın kezâlik sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; misle: سَحَرَهُ سِحْرًا إِذَا خَتَلَهُ وَأَرَادَ بِهِ الْمَكْرُوهَ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُ

اَلْخَدِعُ [el-ḣadiʹ] (ḣâ’nın fethi ve dâl’ın kesriyle) Yalancı, mürâvig maʹnâsına.

اَلْخَدْعُ [el-ḣadʹ] (ḣâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Aldamak; yukâlu: خَدَعَهُ يَخْدَعُهُ خَدْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve

خَدْعٌ [ḣadʹ] Keler yuvasına duhûl etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: خَدَعَ الضَّبُّ فِي جُحْرِهِ إِذَا دَخَلَ ve yukâlu: مَا خَدَعَتْ فِي عَيْنِي نَعْسَةٌ أَيْ لَمْ يَدْخُلْ Ve نَعْسَةٌ [naʹset] ʹayn ve sîn-i mühmele ile ımızganmak maʹnâsınadır. Ve ağız yarı kurumağa dahi derler; yukâlu: خَدَعَ الرِّيقُ أَيْ يَبِسَ Ve bâzâr kâsid olmağa dahi derler; yukâlu: خَدَعَتِ السُّوقُ إِذَا كَسَدَتْ Ve bir nesneyi imsâk etmeğe dahi derler, yukâlu: كَانَ فُلَانٌ يُعْطِي ثُمَّ خَدَعَ أَيْ أَمْسَكَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı