el-ḣisf ~ اَلْخِسْفُ

Kamus-ı Muhit - الخسف maddesi

اَلْخِسْفُ [el-ḣisf] (ḣâ’nın kesriyle) Karşıdan zuhûr eden yağmurlu buluta denir.

اَلْخُسْفُ [el-ḣusf] (ḣâ’nın zammıyla) İsmdir, yere batmağa denir; ve minhu yukâlu: “دَعِ الْأَمْرَ بِخُسْفٍ” أَيْ دَعْهُ عَلَى مَا هُوَ Yaʹnî “İşi batacağı hâlinde terk eyle ki ne hâlde ise öylece ilkâ ve ibkâ eyle” demektir.

اَلْخَسْفُ [el-ḣasf] (ḣâ’nın fethiyle) Göz çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَ عَيْنَ فُلاَنٍ خَسْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا فَقَأَهَا Ve yırtmak ve yırtılmak maʹnâlarına müteʹaddî ve lâzım olur; yukâlu: خَسَفَ الشَّيْءَ فَخَسَفَ هُوَ أَيْ خَرَقَهُ فَانْخَرَقَ Ve kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَهُ إِذَا قَطَعَهُ Ve pınarın suyu soğulmak yâhûd yere batmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَتِ الْعَيْنُ إِذَا ذَهَبَتْ أَوْ سَاخَتْ Ve eksilmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَ الشَّيْءُ إِذَا نَقَصَ Ve hasta maraz ve ʹilletten hurûc eylemek yaʹnî sağalmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَ فُلاَنٌ إِذَا خَرَجَ مِنَ الْمَرَضِ Ve kesme kuyu kazıp dâ΄imî ve firâvân su peydâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَ الْبِئْرَ إِذَا حَفَرَهَا فِي حِجَارَةٍ فَنَبَعَتْ بِمَاءٍ كَثِيرٍ فَلاَ يَنْقَطِعُ Ve bir adamı mahalliyle yere geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَ اللهُ بِفُلاَنٍ اَلْأَرْضَ أَيْ غَيَّبَهُ فِيهَا Ve eksikliğe denir; yukâlu: رَضِيَ فُلاَنٌ بِالْخَسْفِ أَيِ النَّقِيصَةِ Ve خَسْفُ الرَّكِيَّةِ [ḣasfu’r-rekiyyet] kuyunun içinde su kaynayıp çıkan gözüne denir; yukâlu: إِنْسَدَّ خَسْفُ الرَّكِيَّةِ أَيْ مَخْرَجُ مَائِهَا Ve zâhir-i arzda olan obrukluğa ve derin çukurluğa denir. Ve cevize denir ki maʹrûf meyvedir. Bu iki maʹnâda ḣâ’nın zammıyla da câ΄izdir. Ve kıble lodosundan neş΄et eden sehâba denir; yukâlu: ظَهَرَ خَسْفٌ مِنَ السَّحَابِ وَهُوَ مَا نَشَأَ مِنْ قِبَلِ الْمَغْرِبِ الْأَقْصَى عَنْ يَمِينِ الْقِبْلَةِ Ve bir adamı horlayıp hâksâr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَسَفَهُ إِذَا أَذَلَّهُ ve yukâlu: سَامَهُ خَسْفًا إِذَا أَوْلاَهُ ذُلاًّ Bunda ḣâ’nın zammıyla da câ΄izdir. Ve bir kimseye hoşlanmayıp kaçındığı menfûru tahmîl eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَسَفَهُ إِذَا حَمَلَهُ مَا يَكْرَهُهُ Ve dâbbeyi yemsiz habs eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَسَفَ الدَّابَّةَ إِذَا حَبَسَهَا بِلاَ عَلَفٍ Ve açlığa denir; tekûlu: شَرِبْنَا عَلَى الْخَسْفِ أَيْ عَلَى غَيْرِ أَكْلٍ ve yukâlu: بَاتَ فُلاَنٌ اَلْخَسْفَ أَيْ جَائِعًا Ve nâkanın sütü tîz sağılır olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَسَفَتِ النَّاقَةُ إِذَا صَارَتْ خَسِيفًا Ve bu maʹnâda müteʹaddî olur; yukâlu: خَسَفَهَا اللهُ أَيْ جَعَلَهَا خَسِيفًا

Vankulu Lugatı - الخسف maddesi

اَلْخُسُفُ [el-ḣusuf] (zammeteynle) Bir mekân yer yarılıp yere batmak; yukâlu: خَسَفَ الْمَكَانُ يَخْسِفُ خُسُوفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ذَهَبَ فِي الْأَرْضِ Ve

خُسُوفٌ [ḣusûf] Göz ziyâde zaʹîf olmadan batıp içeri gitmeğe dahi derler. Ve ay tutulmağa dahi derler, خُسُوفُ الْقَمَرِ maʹnâsına. Ve evlâ ve efsah budur ki خُسُوفٌ [ḣusûf] kamere, كُسُوفٌ [kusûf] şemse nisbet olunup خَسَفَ الْقَمَرُ وَكَسَفَتِ الشَّمْسُ dediler, Šaʹleb rivâyeti üzere.

اَلْخَسْفُ [el-ḣasf] (ḣâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Bir mekânı yere batırmak; yukâlu: خَسَفَ اللهُ بِهِ الْأَرْضَ خَسْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْضًا إِذَا غَابَ بِهِ فِيهَا Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ﴾ (القصص، 81) Ve خُسِفَ بِهِ dahi derler binâ-i mechûl üzere ve kuri΄e: “فَخُسِفَ بِنَا” عَلَى مَا لَمْ يُسَمَّ فَاعِلُهُ Ve ʹAbdullâh’ın radıyallâhu ʹanhu mushafında “لَانْخُسِفَ بِنَا” vâkiʹ olmuştur bâb-ı إِنْفِعَالٌ [infiʹâl]den sîga-i mechûl üzere, nitekim اُنْطُلِقَ بِنَا derler. Ve

خَسْفٌ [ḣasf] Noksâna dahi derler; yukâlu: رَضِيَ فُلَانٌ بِالْخَسْفِ أَيِ النَّقِيصَةِ Ve

خَسْفٌ [ḩasf] Açlık maʹnâsına dahi istiʹmâl olunur; yukâlu: بَاتَ فُلَانٌ اَلْخَسْفَ أَيْ جَائِعًا Ve mezellet maʹnâsına da gelir; yukâlu: سَامَهُ الْخَسْفَ وَسَامَهُ خَسْفًا وَخُسْفًا أَيْضًا بِالضَّمِّ إِذَا أَوْلَاهُ ذُلًّا Yaʹnî mezellete vâsıl kılsa. Baʹzılar kelâm-ı mezkûrun maʹnâsı meşakkat ve zillet teklîf kılmaktır dedi. Ve

خَسْفُ الرَّكِيَّةِ [ḣasfu’r-rekiyyet] Kuyunun suyu çıktığı yerdir, Ebû Zeyd rivâyeti üzere. Ve رَكِيَّةٌ [rekiyyet] râ-i mühmele ve yâ-i müşeddede ile yakın olan kuyuya derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı