الأُبَابُ [el-ubâb] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Seyl-i ʹazîme ve mevc-i ʹazîme ıtlâk olunur.
الأَبِيبُ [el-ebîb] (دَبِيبٌ [debîb] vezninde) ve
الأَبَابُ [el-ebâb] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve
الأَبَابَةُ [el-ebâbet] (سَحَابَةٌ [seḩâbet] vezninde) Bunlar da أَبٌّ [ebb] maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّ فُلاَنٌ لِلسَّيْرِ يَئِبُّ بِكَسْرِ الْعَيْنِ عَلَى الْقِيَاسِ فِي اللاَّزِمِ الْمُضَعَّفِ وَيَؤُبُّ بِالضَّمِّ عَلَى خِلاَفِ الْقِيَاسِ أَبًّا وَأَبِيبًا وَأَبَابًا وَأَبَابَةً إِذَا تَهَيَّأَ Ve
أَبٌّ [ebb] ve
إِبَابَةٌ [ibâbet] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) ve
أَبَابَةٌ [ebâbet] (سَحَابَةٌ [seḩâbet] vezninde) Garîbü’d-diyâr olan kimse vatanını ârzû edip özlemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّ الرَّجُلُ إِلَى وَطَنِهِ أَبًّا وَإِبَابَةً وَأَبَابَةً أَيِ اشْتَاقَ إِلَيْهِ Ve kından çekip sıyırmak için eli kılıç kabzasına salmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّ يَدَهُ إِلَى سَيْفِهِ إِذَا رَدَّهَا لِيَسُلَّهُ Ve kasd maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّ أَبَّهُ أَيْ قَصَدَ قَصْدَهُ Mütercim der ki Zemaḣşerî Keşşâf’ta merʹâya أَبٌّ [ebb] ıtlâkı, قَصْدٌ [ḵaṡd] maʹnâsından me΄hûz olmak üzere imzâ eylemiştir ki مَأْبوبٌ [me΄bûb] demektir, مَقْصُودٌ [maḵṡûd] maʹnâsına. Ve yol doğru ve müstakîm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّتْ أَبَابَتُهُ أَيِ اسْتَقَامَتْ طَرِيقَتُهُ Ve düşmanı bir hamle ile bozmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّ الْعَدُوَّ إِذَا هَزَمَهُمْ بِحَمْلَةٍ لاَ مَكْذُوبَةَ فِيهَا [Ve] مَكْذُوبَةٌ [mekžûbet] lafzı masdardır, كِذْبٌ [kižb] gibi. Yaʹnî bir hamle-i sâdıka ile düşmanı münhezim eyledi. Ve depretmek, tahrîk maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَّ الشَّيْءَ إِذَا حَرَّكَهُ
اَلْأَبُّ [el-ebb] ve
اَلْأَبَابُ [el-ebâb] ve
اَلْأَبَابَةُ [el-ebâbet] (hemzenin fethiyle) Cemîʹinde gitmek için hâzırlanmağa derler; yukâlu: أَبَّ يَؤُبُّ أَبًّا وَأَبَابًا وَأَبَابَةً إِذَا تَهَيَّأَ لِلذَّهَابِ وَتَجَهَّزَ يُقَالُ هُوَ فِي أَبَابِهِ إِذَا كَانَ فِي جَهَازِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı