اَلدِّفْنُ [ed-Difn] (dâl’ın kesriyle) Bir mevziʹdir.
اَلدَّفْنُ [ed-defn] (dâl’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi yere gömmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَفَنَهُ فِي التُّرَابِ دَفْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَتَرَهُ وَارَاهُ فِيهِ Ve develer kendi başlarına bir semti tutup gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَفَنَتِ الْإِبِلُ إِذَا سَارَتْ عَلَى وَجْهِهَا Ve nâka dâ΄imâ suya geldikte develerin orta yerinde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَفَنَتِ النَّاقَةُ إِذَا كَانَتْ دَفُونًا
اَلدُّفُنُ [ed-dufun] (zammeteynle) Cemʹi; yukâlu: رَكِيَّةٌ دِفَانٌ وَرَكَايَا دُفُنٌ Ve رَكِيَّةٌ [rekiyyet] dibi yakın olan kuyuya derler.
اَلدَّفْنُ [ed-defn] (dâl’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Gömmek; tekûlu: دَفَنْتُ الشَّيْءَ دَفْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı